Amino Asit Nedir? Amino Asit Türleri ve İşlevleri Nelerdir?
Amino asit proteinin yapı taşını oluşturan organik bileşiktir. İlk amino asit asparajin 1806’da Fransız kimyagerler Louis-Nicolas Vauqelin ve Pierre Jean Robiquet tarafından keşfedilmiştir. ‘Amino asit’ sözcüğü yapısında bulunan amino ve karboksilik asit grubundan ileri gelmektedir. Amino grubu yerinde imino grubu taşıyorsa imino asit olarak adlandırılmaktadır.
Amino Asit Yapısı Nasıldır?
Amino asit yapısında bir amino (NH2) ve bir karboksil (COOH) grubu bulunur. Bu gruplar birbirlerine a-karbon atomuyla bağlıdır. Her amino asidin a-karbona bağlı bir de yan zincir (R) grubu bulunur. Amino asidin yapısında bulunan R grubundaki değişiklik amino asidin türünü gösterir. R grubunun yapısı, büyüklüğü ve elektrik yükü amino aside çeşitli özellikler kazandırır. Her biri birbirinden farklı olan bu amino asitler daha sonra değişik kombinasyonlarla bir araya gelerek vücutta proteinleri oluşturmak, enzim ve hormon yapılarına katılmak, metabolik süreçlerde yer almak gibi çeşitli işlevleri yerine getirir. Glisin dışındaki amino asitlerin her birinin a-karbonu asimetrik karbon olarak nitelendirilir. Bu amino asitlerin kiral moleküller olduğunu, yani bir karbon atomuna 4 farklı grup bağlandığını, gösterir. Bu yüzden her amino asit D veya L formunda bulunabilir. Bu formlar birbirlerinin stereoizomeridir. Ancak insan vücudu her zaman L formunu kullanır. D serisi genellikle doğal olmayan amino asitler olarak adlandırılır.
Amino Asit Sentezi Nedir?
Amino asit sentezi amino asitlerin üretildiği metabolik yollar dizisidir. Tüm organizmalar tüm amino asitleri sentezleyemez. Bitkide, inorganik azottan oluşan NH2, CO2 ve H2O’nun birleşmesiyle amino asitler ve onlardan da proteinler sentezlenir. Hayvanlar bitkilerden aldıkları proteinleri önce amino asitlere ayırırlar, ardından bu amino asitleri birbirine değiştirerek ve birleştirerek kendi proteinlerini oluştururlar. İnsanlar proteini, bitki ve hayvan dokularını yiyerek alır ve bu sayede esansiyel amino asitleri vücutlarına alırlar.
İnsanlar da elzem olmayan amino asitleri glikoliz, sitrik asit döngüsü ya da pentoz fosfat yolundaki ara metabolizma ürünlerinden yeterli miktarda sentezleyebilir. Amino grubu bu moleküllere glutamat veya glutaminden sağlanır. İnsanlarda amino asitlerin biyosentezi için gerekli transaminasyon ve diğer dönüşüm reaksiyonları B6 içeren enzimler tarafından katalizlenir.
Metabolik ara ürünlere göre amino asit biyosentezi 6 sınıfa ayrılır;
- Pruvat: Alanin, valin, lösin, izölösin
- 3-fosfogliserat: Serin, glisin, sistein
- Oksaloasetat: Aspartat, asparajin, metionin, treonin, lizin
- α-ketoglutarat: Glutamat, glutamin, prolin, arjinin
- Fosfoenolpruvat ve eritroz 4-fosfat: Triptofan, fenilalanin, tirozin
- Riboz 5-fosfat: Histidin
İnsanlarda esansiyel olmayan amino asitlerin sentezleri;
1) α-Ketoasitlerin kullanımıyla yapılan sentez
Pruvat, oksaloasetat ve α-ketoglutarata amin grubu transfer edilerek sırayla alanin, aspartat ve glutamat sentezlenir. Bu tepkime transaminasyondur. Ek olarak glutamat ‘glutamat dehidrojenaz’ enzimiyle oksidatif deaminasyon tepkimesiyle de sentezlenebilir.
Alaninin, aspartatın ve glutamatın sentez süreci aşağıdaki bilimsel şema ile ifade edilmiştir;
2) Amidasyon yoluyla sentez
Glutamin: Glutamattan ‘glutamin sentetaz’ enzimiyle oluşur.
Asparagin: Aspartattan ‘asparagin sentetaz’ enzimiyle oluşur. Bu tepkimede glutamin amin sağlayıcı olarak kullanılır.
Prolin: Glutamatın halkasal bir türevidir. Glutamat χ-semialdehit metabolitiyle proline dönüşür. Glutamattan delta prolin 5- karboksilat oluşur ve bu maddenin redüksiyonuyla prolin açığa çıkar.
Serin: 3- fosfogliserat önce 3- fosfoprüvata okside olur daha sonra transaminasyonla 3-fosfoserine çevrilir. Ek olarak glisinden hidroksimetil grubu transferiyle de sentezlenir.
Asparagin, prolin ve serinin sentez süreci aşağıdaki bilimsel şema ile ifade edilmiştir;
Glisin: Serinden hidroksimetil grubu ayrılmasıyla sentezlenir.
Sistein: Bitkiler ve bakteriler çevresel sülfatlardan sistein sentezi için sülfür üretirler. Sülfür serinden sistein elde etmek için 2 adımlı bir yolağa dahil olur. İnsanlar sistein için gereken sülfürü metiyonin amino asitinden, karbon iskeletini ise serin amino asidinden sağlar.
Tirozin: Fenilalaninden ‘fenilalanin hidroksilaz’ enzimiyle oluşturulur. Bu tepkime için moleküler oksijene ve koenzim tetrahidrobiopterin (BH4) ‘e ihtiyaç duyulur.
Glisin, sistein ve tirozinin sentez süreci aşağıdaki bilimsel şema ile ifade edilmiştir;
Strecker Amino Asit Sentezi Nedir?
Adolph Strecker tarafından keşfedilen Strecker amino asit sentezi, potasyum siyanür varlığında bir aldehit ya da ketonun amonyum klorür ile reaksiyona sokularak amino asit sentezlenmesi için bir yöntemdir. Bu yöntem genellikle ticari olarak metiyonelden rasemik metiyonin üretimi için kullanılır.
Amino Asit Nerede Sentezlenir?
Amino asit tüm canlılarda hücrenin sitoplazmasında sentezlenir. İnsanlarda amino asit karaciğerde, hücrelerin sitoplazmasında sentezlenir. Hayvan ve insanların aksine bitkiler, ihtiyaç duyduğu bütün amino asitleri kendileri sentezleyebilmektedir.
Kaç Çeşit Amino Asit Vardır?
Doğada 300 kadar farklı amino asit bulunur. Bunlardan sadece 20 tanesi vücutta DNA tarafından kodlanabilen ve proteinleri oluşturan birimlerdir. Amino asitler, polaritelerine göre; apolar (hifrofobik), polar (hidrofilik), yüklerine göre; pozitif, negatif ve yapılarına göre; alifatik, aromatik olmak üzere çeşitli şekillerde sınıflandırılır. Bununla birlikte insan vücudundaki gereksinimlerine göre esansiyel, esansiyel olmayan ve yarı-esansiyel amino asitler olmak üzere üçe ayrılırlar. İnsan vücudunda kullanılan amino asitlerin 8 tanesi esansiyeldir. 8 esansiyel amino aside ek olarak 2 amino asidin (histidin ve arjinin) sadece belirli durumlarda dışarıdan alınması zorunludur ve bunlara yarı-esansiyel amino asit denir.
Esansiyel Amino Asit Nedir?
Elzem(esansiyel) amino asit; insan vücudunda sentezlenemeyen ve yaşamın devamlılığı için protein sentezinde ihtiyaç duyduğu bu yüzden dışarıdan alınmak zorunda olunan amino asittir. Vücut; kas oluşumu, doku onarımı, enzim yapıları ve çeşitli metabolik yollarda proteinlere ihtiyaç duyar. Bu proteinlerin sentezlenebilmesi için elzem amino asitlerin vücuda alınması şarttır. Elzem amino asitler yumurta, et, süt ve süt ürünleri, kümes hayvanları, balık gibi hayvansal protein kaynakları ya da kinoa, bulgur, soya, kurubaklagiller, yağlı tohumlar gibi bitkisel protein kaynaklarıyla vücuda alınır. Ancak bitkisel protein kaynaklarından sadece soya ve kinoa tüm elzem amino asitleri içerir. Diğer bitkisel kaynaklar sadece belli amino asitleri bulundurur.
Esansiyel Amino Asit Türleri Nedir?
Her kas protein yapılıdır ve kas lifi adı verilen binlerce lif proteininden oluşur. Bir kasta ne kadar lifin olacağı kasın büyüklüğü ve yaptığı işle bağlantılıdır. Kas proteinleri devamlı olarak hem egzersiz hem de kimyasal süreçler yoluyla kendini yeniler. Bu durumu kas metabolizması olarak adlandırabiliriz. Kas metabolizmasında iki kavram karşımıza çıkar. Birincisi inşa, yapım veya sentez süreci olarak adlandırılan anabolizma; ikincisi, yıkım ve bozulma olarak nitelendirdiğimiz katabolizmadır. Besin azlığı ve yetersiz protein tüketimi durumlarında vücut negatif protein dengesiyle karşı karşıya gelerek katabolik süreçleri başlatır ve proteinler yıkıma gider. Tam tersi olarak yeterli besin alımı ve takviyelerle pozitif protein dengesi sağlanarak yağsız vücut ağırlığı ve kas dokusunda artış elde edilir. Sonuç olarak, kas gelişimindeki en önemli nokta protein sentezi ve hücre yenilenmesidir. Yeterli protein sentezinin sağlanarak kas gelişiminin istenen düzeyde olabilmesi için vücut esansiyel amino asitlere ihtiyaç duyar. Bu amino asitler izolösin, lösin, lizin, metionin, fenilalanin, treonin, triptofan, valin ve histidin.
1.Histidin
1896’da Alman doktor Albrecht Kossel ve Sven Gustaf Hedin tarafından keşfedilen ‘’Histidin’’ doğada yaygın olarak bulunan ve proteinin yapısına katılan α-amino asitlerden biridir. Vücutta bağışıklık yanıtları için hayati bir ajan olarak nitelendirilen histaminin öncüsüdür. Geçmiş kaynaklarda histidin, yarı-esansiyel bir amino asit kabul edilmekle birlikte yeni çalışmalarda esansiyel olduğu gösterilir.
Histidin amino asidine birçok metabolik süreçte ihtiyaç duyularak vücutta farklı farklı işlevleri yerine getirir;
- Histidin histamin senteziyle bağışıklık yanıtını güçlendirir, inflamasyonu ve oksidatif stresi azaltır.
- Demir, bakır, molibden, çinko ve manganez gibi elementlerin düzenlenmelerine destek olur.
- Doku ve yara tamirinde görev alır.
- Kanın pH düzeyinin ayarlanmasını sağlar.
- Histidin ayrıca kan hücresi üretimi için gereklidir ve dokuları radyasyon ve ağır metallerin neden olduğu hasara karşı korur.
- Sinir hücrelerini çevreleyen koruyucu bir bariyer olan miyelin kılıfı korumak çok önemlidir.
- Uyanıklık, öğrenme, hafıza ve duygu fonksiyonlarının beyindeki yönetiminde rol alır.
- Histamin gibi karnozin maddesinin de öncülüdür. Karnozin damarlarda plak birikimini azaltır ve kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltır.
- UV ışınlarının emilmesinde görev alan ürokanik asit üretimiyle UV ışınlarından korunmamıza destek olur.
Histidin protein içeren kaynaklardan sağlanmakla birlikte; sığır eti, domuz eti, yağsız tavuk göğsü, ton balığı, süt, yumurta, peynir, tofu, kuru fasulye, süt, yağlı tohumlar (özellikle kabak çekirdeği) ve tam buğday ürünleri histidinin en zengin kaynaklarını oluşturur.
2.Lizin
‘’Lizin’’ protein biyosentezinde kullanılan vücuda dışarıdan alınması zorunlu bir α-amino asittir. İlk olarak 1889 yılında Alman biyokimyager Ferdinand Heinrich Edmund Drechsel tarafından süt proteini kazeinden izole edildi ve 1902’de Alman kimyagerler Emil Fischer ve Fritz Weigert lizini sentezleyerek kimyasal yapısını belirlediler.
Diğer amino asitler gibi protein sentezinde, hormon ve enzim üretiminde rol alan lizinin farklı işlevleri bulunur;
- Büyüme ve doku onarımı için elzemdir.
- Kalsiyum emiliminde görev alarak kemik sağlığını destekler. Osteoporozun önlenmesine ve tedavi sürecine yardım eder.
- Kollajen ve elastin üretimi için önemlidir.
- Bağışıklık sisteminde rol alarak enfeksiyonların önlenmesine destek olur ve enfeksiyon süresini kısaltır. Özellikle ateş ve uçuk enfeksiyonlarında etkilidir.
- Lizin enerji üretiminde görev alır. Yağ asidi metabolizmasının en önemli bileşenlerinden olan karnitinin öncüsüdür. Ancak insanlarda karnitinin birinci kaynağı, lizin dönüşümü yerine diyet kaynaklarıdır.
Lizinin en zengin kaynakları arasında dana eti, kuzu eti, domuz eti, tavuk, balık, kabuklu deniz ürünleri, soya peyniri, peynir, süt, yumurta, fasulye çeşitleri, kurubaklagiller (mercimek, barbunya, nohut, bezelye) gösterilir. Bununla birlikte tahıllar, lizin amino asidi bakımından en fakir besinlerdir. Ek olarak aşırı miktarda arginin amino asidi alımı lizinin vücut üzerindeki etkilerini bloke ederek lizin eksikliği oluşturabilir.
3.Fenilalanin
‘’Fenilalanin’’ yan zincirinde benzil grubu taşıyan esansiyel bir α-amino asittir. Fenilalanin yan zincirinde taşıdığı fenil grubu dolayısıyla aromatik olarak nitelendirilir. Benzer şekilde fenilalanin olarak adlandırılma nedeni de yapısında bulundurduğu fenil grubudur. Fenilalaninin ilk tanımı 1879 yılında Schulze Barbieri tarafından yapılmakla birlikte ilk sentezi 1882’de Erlenmeyer ve Lipp tarafından gerçekleştirildi.
Vücut için anahtar rol oynayan amino asitlerden biri olan fenilalanin;
- Protein biyosentezinde ve enzim yapısında görev almakla birlikte başta tirozin olmak üzere birçok amino asidin metabolik öncüsüdür.
- Fenilalanin, tirozinin metabolik öncüllüğünü üstlenerek vücut için en önemli nörotransmitterlerin sentezinin kilit basamağını oluşturur. Çünkü; dopamin, epinefrin ve norepinefrin, tirozin amino asidi öncülüğünde sentezlenir.
- Fenilalanin hormon metabolizması için önemlidir. Fenilalaninden sentezlenen tirozin, tiroid hormonlarının sentezinde temel unsurlardandır, bu yüzden fenilalanin tiroid sentezi için gereklidir.
- Aspartam bileşiğinin yapısında bulunur. Aspartam aspartik asit ile birleştirilerek elde edilen bir fenilalanin türevidir. Aspartam içeren tüm gıdalarda fenilalanin de bulunur.
- Doğal bir iştah baskılayıcıdır, gıda alımının azalmasına destek olur.
- Fenilalaninin depresif ve duygusal bozukluk tedavisinde de olumlu etkileri nedeniyle antidepresan besin takviyesi olarak görülür.
Tüm amino asitler gibi protein kaynaklarından alınan fenilalanin, en çok dana eti, tavuk, karaciğer, süt, yağlı tohumlar, soya, kepekli tahıllar ve tatlı patateste bulunur. Ispanak, yapraklı sebzeler ve acı bakla da iyi fenilalanin kaynakları arasındadır. Ek olarak aspartam içeren tatlandırıcılar, diyet yiyecekleri ve içeceklerin içerisinde fenilalanin vardır.
4.Metiyonin
‘’Metiyonin’’ yapısında kükürt (S) içeren ve protein sentezine katılan bir α-amino asittir. İnsan vücudunda sentezlenemediği için dışarıdan alınması zorunlu esansiyel amino asitlerden biridir. Metiyonin ilk olarak 1921 yılında John Howard Mueller tarafından keşfedildi.
Metiyonin yapısında bulunduğu kükürtle vücut için önemli rolleri üstlenir;
- Vücutta homosistein, taurin ve sülfat gibi temel kimyasalların üretimi için gereklidir. Metiyoninden üretilen homosisteinden vücut için önemli bir diğer amino asit olan sistein sentezi gerçekleşir.
- Metiyonin büyüme ve doku onarımı için gereklidir. İyileşme süreçlerini hızlandırır. Yeni kan damarlarının üretiminde görev alır.
- Kükürt içeren bir amino asit olan metiyonin, cildin, saçın tonunu ve esnekliğini iyileştirir ve tırnakları güçlendirir. Saç dökülmesini önlemeye yardımcı olur.
- Metiyonin, kurşun ve cıva gibi ağır metalleri şelatlayarak atılmasına yardımcı olur. Bu ağır metallerin neden olduğu hasarı azaltır.
- Birçok detoksifikasyon sürecine dahil olan metiyoninden sağlanan kükürt hücre yaşlanmasını yavaşlatır. Detoksifikasyon süreçleri dahilinde böbrek taşı oluşumunun önlenmesine katkı sağlar.
- Metiyonin sağlıklı bir vücut için hayati öneme sahip mineraller olan çinko ve selenyum emilimi için gereklidir.
- Metiyonin lipotropik bir ajan görevi görür ve bu sayede karaciğerde aşırı yağ birikimini önler.
- Kemik hacminde ve kemik mineral içeriğinde gelişmeyi destekler.
- Kreatin büyük oranda metiyoninden sentezlenen bir maddedir ve kreatin atletik performansın geliştirilmesini desteklediği gibi vücudun yağ-kas dengesinin sağlanmasında rol oynar.
Protein kaynaklarının hepsi metiyonin içermekle birlikte kurubaklagillerin çoğu metiyonin bakımından sınırlıdır. Aynı şekilde sütün de diğer amino asitlere oranla metiyonin içeriği düşüktür. Yine de metiyonin kaynaklarını oluştururlar. Hindi, dana eti, balık, domuz eti, kabuklu deniz ürünleri, soya peyniri, fındık, yulaf, bezelye ve kinoa yüksek miktarlarda metiyonin içeren bileşiklerdir. Ek olarak metiyonin alımına dikkat edilmelidir. Yüksek metiyonin takviyelerinin kanser hücrelerinin büyümesiyle ilişkili olduğunu gösteren çeşitli çalışmalar vardır.
5.Treonin
‘’Treonin’’ protein sentezinde kullanılarak canlıların yapısında yaygın olarak bulunan ve dışarıdan alınması zorunlu bir α-amino asittir. 1936 yılında Curtis Meyer ve William Cumming Rose tarafından keşfedildi. Treonin protein sentezinde kullanılan 20 temel amino asidin en son bulunanıdır.
- Treonin cilt ve bağ dokusunun en önemli bileşenleri olan kolajen ve elastin gibi yapısal proteinlerin temel bir parçasıdır.
- Sinir sistemi için önemli bir amino asit olan treonin ayrıca porfirin ve yağ metabolizmasında görev alarak karaciğerde yağ birikimini önler.
- Antikor üretimini destekler ve timüs bezi aktivitelerinden sorumludur. Bu sayede bağışıklık sistemini güçlendirir.
- Bağırsak bozuklukları ve hazımsızlık probleminde iyileştirici etki gösteren treonin çeşitli çalışmalarda anksiyeteyi hafifletmek için kullanılır.
- Treoninin en önemli fonksiyonlarından biri diğer besinlerin emilimini artırmaktır. Treonin kaynaklarının biyoyararlanımı yüksektir.
Tahıllar treonin yönünden sınırlı olsa da diğer bitkisel ve hayvansal protein kaynakları yüksek miktarda treonin içerir. Kırmızı et, tavuk, balık ürünleri, fasulye, süt, peynir, yumurta, kabak çekirdeği, fındık, yulaf, mercimek ve susam iyi treonin kaynaklarıdır.
6.Lösin
‘’Lösin’’ yan zincirinde izobütil grubu taşıyan ve protein biyosentezinde kullanılan dallı zincirli bir amino asittir. Vücutta sentezlenemediği için dışarıdan alınması zorunludur ve en güçlü dallı zincirli amino asit olarak nitelendirilir. Lösin 1819 yılında Proust bulunarak keşfedilen ilk amino asitlerden biri oldu.
İnsanlarda en önemli ketojenik amino asit olan lösin;
- Kas, deri ve kemiğin büyümesi ve onarımı için gereklidir.
- Kaslarda ve karaciğerde protein biyosentezini destekleyerek kas proteinlerin yapımını ve hasar görmüşlerin iyileşmesini sağlar. Kas büyümesini uyarabilen ve yaşla birlikte kas yıkımını önlemeye yardımcı olabilecek en önemli amino asit olduğu düşünülmektedir.
- Travma veya şiddetli stres sonrası kas proteinlerinin parçalanmasını önler ve fenilketonüri hastaları için yararlı olabilir.
- Metabolik fonksiyonlar için önemlidir ve kan şekeri seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olur.
- Yara iyileşmesini uyarır ve büyüme hormonlarının yapısına katılır.
Lösin çoğu besinde bulunur, bu yüzden lösin eksikliği oldukça nadir görülür. Tavuk butu, kırmızı et, balık, soya, konserve fasulye, süt, peynir, işlenmiş etler, yumurta, chia ve keten tohumları lösin kaynaklarının başında gelir.
7.İzolösin
‘’İzolösin’’ proteinlerin yapısında bulunan dallı zincirli amino asitlerden biridir. Lösin ve izolösinin atom sayıları ve atom türleri aynı olmasına rağmen kimyasal bağların organizasyonu birbirinden farklıdır. Lösinin izomeri olan izolösinin de dışarıdan alınması zorunludur. İlk olarak Alman kimyager Felix Ehrlich 1903 yılında hemoglobinde izolösin keşfetti. Ardından 1905 yılında Fransız kimyager Louis Bouveault tarafından ilk sentezi yapıldı.
Diğer dallı zincirli amino asitler gibi izolösinin de özellikle sporcularda önemi vurgulanır. Vücuttaki işlevleri;
- İzolösin hemoglobin oluşumuna katılır. Bağışıklığı destekler ve çeşitli hormonların salgılanmasını teşvik eder.
- Metabolik süreçlerde yer alarak kan şekeri ve enerji seviyelerini düzenler.
- Kas metabolizmasında rol oynar ve özellikle kas dokusunda yoğun bir şekilde bulunur. Literatürde çeşitli araştırmalar kas proteini sentezi üzerinde anabolik etkileri olduğunu gösterir.
- İzolösin dayanıklılığı artırabilir ve zorlu fiziksel aktivite koşullarında performansı iyileştirebilir.
- Yaralanma veya ameliyat gibi doku kaybının görüldüğü durumlarda doku onarımını destekler ve iyileşmeyi hızlandırır.
- Azotlu atıkların detoksifikasyonunda rol oynar.
İzolösin içeriği yüksek besinler arasında dana eti, tavuk, süt ürünleri, fasulye, yumurta, soya, mercimek, kepekli tahıllar, fındık, fıstık çeşitleri, ceviz ve buğday rüşeymi bulunur. Ek olarak bütün protein kaynaklarından belirli miktarda karşılanabilen izolösinin çok yüksek miktarlarda alımının çeşitli araştırmalarda insülin direnci oluşumunu tetikleyebileceği düşünülür.
8.Valin
‘’Valin’’ yan zincirinde izopropil bulunduran ve protein biyosentezinde kullanılan dallı zincirli bir amino asittir. Vücut için esansiyeldir ve sporcularda ön plana çıkar. 1856 yılında Von Gorup-Besanez’in keşfettiği Valin ilk olarak Hermann Emil Fischer tarafından kazeinden izole edildi.
Hidrofobik amino asitlerin başında gelen ve küresel proteinlerin iç kısmında üç boyutlu yapının belirlenmesine yardımcı olan valin;
- Kas yıkımını engeller, kas büyümesini ve yenilenmesini uyarır.
- Doku onarımını desteklediği için yara iyileşmesini hızlandırır. Yoğun antrenman sonrası vücudun toparlanma süresini kısaltır.
- Enerji üretilmesi süreçlerine dahil olur. Yoğun egzersiz sırasında kaslara enerji üretimi için ekstra glikoz gitmesini sağlayarak spor performansını ve kas koordinasyonunu artırır.
- Zihinsel canlılığın ve ruh sağlığının korunmasına destek olur.
- Karaciğer glikojeninin ve kan şekeri dengesinin korunmasını sağlar. Metabolik ve karaciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılır.
Lor ve yoğurt başta olmak üzere süt ürünleri, kırmızı et, tavuk, hindi, balık, soya ürünleri, kurubaklagiller, bezelye, ay çekirdeği, kinoa gibi glutensiz tahıllar, fındık, ceviz, susam, keten ve chia tohumu iyi birer valin kaynağıdır.
Esansiyel Olmayan Amino Asit Nedir?
Esansiyel olmayan amino asitler, hücrelerin çoğu tarafından sentezlenebilen ve dışarıdan alınmak zorunda olunmayan amino asitlerdir. Bununla birlikte organizmanın gelişim dönemlerinde veya sağlığın sıkıntıda olduğu durumlarda bu amino asitlerin de dışarıdan takviyesine ihtiyaç duyulabilir. Esansiyel olmayan amino asitler yağ yakımı ve kas gelişiminde önemli rol oynarlar. Spor performansını artırmalarının yanında yağsız vücut kütlesini ve kas gücünü artırırlar, yağ hücrelerinin hücreye geçişini kolaylaştırarak yıkım sürecine destek olurlar, kaslara kan akışını iyileştirirler ve kaslardaki su tutulumunu artırarak hücre büyümesini sağlarlar.
1.Glutamin
‘’Glutamin’’ protein biyosentezinde kullanılan ancak vücut tarafından üretilebilen bir α-amino asittir. Yan zinciri, karboksilik asit grubunun bir amid ile yer değiştirmesi dışında glutamik aside benzerdir. Glutamin ilk olarak 1883 yılında Schulze tarafından pancar suyundan izole edildi.
Vücutta en çok bulunan amino asit glutamin hayati öneme sahiptir ve birçok reaksiyonun merkezinde rol alır. Glutaminin vücuttaki işlevleri;
- Birçok biyosentetik reaksiyon için hem karbon hem amino grubu sağlayarak metabolik süreçlerin devamlılığını sağlar.
- Glutamin yan zincirinde bulunan amonyağı üre oluşumuna ve pürinlere bağışlayabilir. Pürinler nükleik asitlerin sentezi için gereklidir.
- Glutamik asidin glutamine dönüşümü vücuttaki toksik amonyak seviyelerinin düzenlenmesinde büyük bir öneme sahiptir.
- Gutamin hem uyarıcı hem de inhibe edici nörotransmitterlerin (glutamat ve GABA) üretimi için bir substrattır.
- Sinir sistemi için önemli bir enerji kaynağıdır.
- Glutamin büyüme hormonu salgılanmasını artırır. Bu sayede kas kütlesi kazanımı kolaylaşır ve kas gelişimi hızlanır.
- Kasların hızlı toparlanmasını sağlar ve egzersiz sonrası kas ağrısı oluşumunun önüne geçer.
- Glutamin lökositler olarak adlandırılan bağışıklık hücreleri tarafından kullanılan ve bu hücrelerin çoğalmasına katkıda bulunan ana enerji substratıdır bu sayede bağışıklık sisteminde de rol alır.
- Birçok hastalığın tedavisinde kullanılmakla birlikte enteral-parenteral ürünlerin bileşimi için önemlidir.
Glutamin çoğu besinin içerisinde yer alır. Biyoyararlılığı fazla olan proteinler temel kaynaklarını oluşturur. Et, süt, yumurta, tavuk, balık, kurubaklagiller, kabak çekirdeği, soya ürünleri, kepekli tahıllar bu kaynakların başında gösterilir.
2.Arjinin
‘’Arjinin’’ proteinlerin yapısını oluşturan 20 amino asitten biridir. Arjinin normal koşullarda vücut tarafından üretilebilir. Ancak bireyin gelişim aşamasına ve sağlık durumuna bağlı olarak dışarıdan takviyesi zorunlu olabildiği için yarı esansiyel amino asit olarak nitelendirilir. İlk olarak 1886 yılında Alman kimyager Ernst Sculze ve asistanı Ernst Steiger tarafından bulunan arjininin adını, nitrat kristallerinin gümüş-beyaz görünümü nedeniyle ‘’gümüş’’ anlamına gelen Yunanca árgyros (ἄργυρος) 'dan aldığı bilinir.
Arginin, amin içeren yan zinciri nedeniyle proteinlerde ve enzimlerde sıklıkla aktif bölgede bulunan karmaşık bir amino asittir ve vücutta birçok işlevi vardır. Arginin;
- Toksik metabolik yan ürün amonyağı, idrarla atılacak üreye dönüştüren metabolik bir yol olan üre döngüsünün bileşenidir. Bu metabolik süreçte rol alarak amonyağın vücuttan atılmasını sağlar.
- Nitrik oksit sentezinin öncüsüdür bu sayede kan damarlarını genişlemesini sağlar ve kan akış hızını yükseltir. Damarlar genişlemesiyle daha fazla protein ve oksijen taşınarak kasların gelişmesi desteklenir. Daha fazla oksijen taşıyan damarlar daha dinç hissetmemizi sağlar.
- Nitrik oksit üretimiyle kan damarlarını genişleterek kardiyovasküler hastalıklar için riski azaltır. Göğüs krampı, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve cinsel fonksiyon bozukluklarında tedavi edici olarak kullanılır.
- Hücre bölünmesinde ve hormonların salınmasında görev alır. Büyüme hormonu salınımını artırarak kas gelişimini destekler.
- Detoksifikasyonda rol alır ve bağışıklık sistemini uyarır.
Arjinin yoğun olarak kırmızı et, kümes hayvanları, balık, yumurta, süt, fındık, fıstık, badem ve kuru üzümde bulunur. Çoğu besin içerisinde bulunan arjinini insan vücudu sınırlı miktarda üretebilir.
3.Karnitin
‘’Karnitin’’ çoğu memelide, bitkide ve bazı bakterilerde metabolizmada rol alan bir kuaterner amonyum bileşiğidir. İnsanlarda karaciğer ve böbrekte lizin ve metiyonin amino asitlerinden sentezlenen esansiyel olmayan bir amino asittir. İlk olarak 1905’te et özütlerinden izole edilen karnitinin adı Latince ‘’caro/carnis’’ sözcüklerinden gelir.
En çok kaslarda bulunan karnitin vücutta vitaminler kadar çok sentezlenemediği için vitamin grubuna dahil edilmez ancak vitamin BT olarak da adlandırılır. Vücutta yağ metabolizması için en önemli bileşenlerdendir.
- Karnitinin en önemli işlevi uzun zincirli yağ asitlerini hücrenin mitokondrisine taşımaktır. Bu sayede yağların beta-oksidasyon süreciyle yıkımında rol alır. Mitokondride okside olan yağ asitleri ATP üreterek ihtiyaç duyduğu enerjiyi karşılar. Beyin dışındaki tüm dokularda yağ asitleri enerji olarak kullanılabilir. Araştırmalar yoğun egzersiz sırasında daha çok ATP üretildiğini söylediği için yoğun antrenmanda karnitine duyulan ihtiyaç artış gösterir.
- Karnitin keton cisimlerinin kullanımını hızlandırır.
- Kas hücrelerindeki insülin aktivitesini artırır ve bu sayede açlık hissinin baskılanmasını destekler.
- Metabolizma ürünlerinin hücrelerden uzaklaştırılmasına katılır.
Karnitin besinlerin çoğunda farklı oranlarda bulunarak gün içerisinde sürekli alınır. Ancak bitkisel kaynaklar karnitin bakımından yetersizdir. Kırmızı et, balık, kümes hayvanları, yumurta, süt ve süt ürünleri karnitinin iyi kaynaklarını oluşturur. Bitkisel kaynaklarda karnitinin sınırlı olması sebebiyle vegan ve vejetaryenlerde karnitin eskikliği görülebilir.
4.Sistein
‘’Sistein’’ yan zincirinde kükürt (S) bulunduran bir tiyol grubu içeren ve protein biyosentezine katılan bir amino asittir. Metiyonin varlığında vücut tarafından yeteri kadar sentezlenebilir. Yapısında sülfür içeren iki proteinojenik amino asitten biridir.
Sisteinin işlevleri;
- Sistein, insan metabolizmasında önemli bir sülfit kaynağıdır.
- Detoksifikasyon reaksiyonlarında rol alır.
- Tırnak, deri ve saçtaki ana protein olan beta- keratinde bulunur. Kollajen üretiminde, cilt elastikiyetinde ve cilt dokusunda önemlidir.
- Koenzim A, heparin ve biyotin gibi temel biyokimyasalların metabolizmasında rol oynar.
- Tiyollerin redoks reaksiyonlarına girme yeteneklerinden dolayı sistein antioksidan özelliklere sahiptir. Vücuttaki güçlü antioksidanlardan biri olan glutatyonun bileşenidir. Glutatyon sistein, glisin ve glutamik asitten sentezlenir.
- İki sistein arasında oluşan disülfit bağlarıyla protein katlanması ve stabilitesi sağlanır. Bu durum birçok proteinin üç boyutlu yapısının oluşturulmasında belirleyici rol oynar.
Sistein yüksek proteinli besinlerde bulunur. Kırmızı et, domuz eti, tavuk, balık, yumurta, yoğurt ve kurubaklagiller sistein bakımından zengindir.
BCAA Nedir?
BCAA (Branched Chain Amino Acid), dallı zincirli amino asitleri ve dallı zincirli amino asitlerin besin takviyelerini nitelendirir. Bu amino asitler valin, lösin ve izolösindir. BCAA’lar kas proteinlerinde bol miktarda bulunur ve toplam amino asitlerin %14-18’ini oluştururken vücutta bulunan esansiyel amino asitlerin yaklaşık %35’ini oluşturur. BCAA’lar karaciğerde katabolize edilen diğer amino asitlerin aksine kasta katabolize edilir. Bu durum kas metabolizması üzerinde diğer amino asitlerden daha etkili olduklarını düşünmek için yeterli bir ipucudur.
Dallı zincirli amino asitleri diyetle; et, kümes hayvanları, süt, süt ürünleri, yumurta ve kurubaklagil gibi yüksek protein içeren gıdalardan alabileceğimiz gibi özellikle düzenli ve yoğun spor yapan bireyler supplement desteğine yönelir. BCAA kas kütlesi ve egzersiz performansı üzerindeki etkisinin de bilinmeye başlamasıyla birlikte en yaygın kullanılan supplementler arasında yerini alır.
BCAA suplementlerinde oranlar 2:1:1 lösin, izolösin, valin, 3:1:1 lösin, izolösin, valin ya da 4:1:1 lösin, izolösin, valin olarak değişiklik gösterebilir. Bu duruma bağlı olarak BCAA fiyatları farklılaşır ve uygun doz antrenman yoğunluğuna göre seçilir. Daha ağır antrenmanlarda yüksek lösin içeriği önerilir.
Peki BCAA ne işe yarar?
BCAA’ların temel işlevi protein metabolizmasını düzenlemesi, protein sentezini uyarması ve protein yıkımını baskılamasıdır. Bu işlevleri sayesinde kas metabolizmasında önem kazanırlar.
Dallı zincirli amino asitler antrenman sırasında kaslardan amino asit kaybını önleyerek vücudun daha yüksek miktarlarda protein absorbe etmesini sağlar. Protein sentezinin artması ve protein yıkımının baskılanmasıyla kas kaybının önüne geçilmiş olur.
Çeşitli çalışmalarda BCAA metabolizmasının egzersizle desteklendiği belirtilir. Aynı şekilde egzersizden önce veya sonra BCAA takviyesinin hasarlı dokuların iyileşmesini hızlandırıcı etkisi gösterilir. BCAA’lar sayesinde egzersiz yapan kastan amino asit salınımı azaltılır ve egzersiz sırasında kas protein yıkımı bastırılır.
BCAA’ların kas kütlesini artırmaya destekleyici etkisi olsa da asıl yararı kas kaybını önleyerek kas kütlesini korumaya odaklanır. Valin, lösin ve izolösinin yeteri kadar alınmadığı durumlarda kas kaybı oluşur.
Bununla birlikte BCAA’lar egzersiz performansını iyileştirmeye yardım eder ve daha uzun süre daha yoğun egzersiz yapmaya olanak sağlar. Bu etkiyi nörotransmitter sentezlemek için beyne ulaşmaya çalışan triptofan amino asidinin önüne geçerek sağladığı düşünülmektedir.
BCAA’ların işlevleri temelde aynı olmakla birlikte farklı görevleri de bulunur.
Lösin:
Lösin dallı zincirli amino asitlerin en güçlü olanıdır. Deri dokusunun, kasların ve kemiğin büyümesi ve onarımı için gereklidir. Kas ve karaciğerde protein biyosentezini destekleyerek kas proteinlerin yapımını sağlar. Büyüme hormonlarının yapısına katılır. Kas yıkımını önleyen en önemli amino asitlerin başında gelir. Metabolik süreçlerde yer alır ve kan şekerinin düzenlenmesine yardım eder. Beyinde uyarıcı etki göstererek uyanıklığı tetikler ve daha zinde hissetmeyi sağlar.
Valin:
Hidrofobik amino asitlerden olan valin proteinlerin iç kısmında bulunur. Enerji üretim süreçlerine dahil olur. Ağır egzersizler sırasında kaslara ekstra glikoz gitmesini uyararak kas koordinasyonunu artırır ve spor performansını iyileştirir. Doku onarımını destekler ve yara iyileşmesini hızlandırır. Karaciğer glikojeninin korunmasını sağlar. Kas yıkımını engeller ve kas gelişim süreçlerini destekler.
İzolösin:
Lösinin izomeridir. Hemoglobin oluşumuna katılır ve bağışıklığın artırılmasını sağlar. Çeşitli hormonların salgılanmasını uyaran izolösin kan şekeri ve enerji seviyelerini düzenler. Dayanıklılığı artırdığı düşünülen izolösin bu sayede yoğun egzersiz durumlarında performansı iyileştirir. Açık yaralarda veya ameliyat gibi doku kaybı yaşanan koşullarda onarımı hızlandırır.
Beta-Hidroksi Beta Metil Bütirat (HMB) Nedir?
Hidroksi metil bütirat, esansiyel amino asitlerden lösinin aktif bir metabolitidir. Lösinin yaklaşık olarak %5’i sitozelde HMB’ye dönüşür. HMB’nin plazma konsantrasyonları 1-4 mmol/L arasında değişiklik göstermekle birlikte, lösin suplementasyonu yapıldığında bu miktar 5-10 kat civarında artış gösterir. Birçok çalışma tarafından en etkin doz olarak kabul edilen 3 gr HMB sentezlenebilmesi için, yaklaşık 60 gr lösin almak gereklidir. Bununla birlikte direkt olarak HMB suplemantasyonu kandaki HMB miktarını artırmanın bir diğer yoludur ve 3-6 gr/gün HMB suplementasyonunun herhangi bir yan etkisi saptanmamıştır.
Hidroksi metil bütiratın vücuttaki en önemli işlevi kas kaybını azaltarak anti-katabolik etki göstermesidir. Bu yüzden yoğun egzersizde kas hasarını azaltmak ve kas hasarının onarım hızını artırmak için kullanılır. Kas hasarının onarım hızındaki artışla birlikte, kişinin performansında da artış gözlemlenir. Yapılan çalışmalar yağ kütlesini azaltmaya ve kas kütlesini artırmaya da destek olduğunu gösterir. Bahsettiğimiz anti-katabolitik etkisiyle HMB; yoğun yanıklar, kaşeksi, AIDS gibi kas yıkımının arttığı hastalıklarda da kas yıkımını azaltır.
Amino Asitlerin Genel Formülü Nedir?
Bir amino asit α-karbon atomuna bağlı bir amino (NH2), bir karboksil (COOH), bir değişken R grubundan oluşur.
Amino Asit Testi Nedir?
Amino asit testi, vücutta herhangi bir amino asit konsantrasyonunun yüksek veya düşük olup olmadığının tespit edilmesine olanak tanır. Her bireyin amino asit profili kendisine özgüdür çünkü herkesin genetiği, biyokimyası, beslenme ve yaşam tarzı birbirinden farklıdır. Mevcut amino asit profilinizi saptadığı için bu test, amino asit ve bununla ilişkili hangi vitamin ve mineral desteğine ne kadar ihtiyacınız olduğunu belirlemek için oldukça iyi bir seçenektir. Plazma amino asitleri için kan örneği üzerinden değerlendirilmekle birlikte, idrar amino asitleri için idrar numunesi tayini yapılır.
Amino asit testi en yaygın olarak doğuştan amino asit metabolizması bozukluğu olduğu şüphelenilen çocuklarda kullanır. Ek olarak endokrin bozuklukları, karaciğer hastalıkları, neoplastik hastalıklar, nörolojik bozukluklar, beslenme bozukları, böbrek yetmezliği ve yanıkların değerlendirilmesine yardımcı olabilir.
Amino Asit Supplementleri ve Kas Gelişimi Etkisi
Besinler yoluyla yeteri miktarda alınmakta zorlanan besin öğeleri için supplementlere ihtiyaç duyulur. Supplementler çeşitli besin öğelerini içerebilir ve içerikleri gibi formları da farklılık gösterir. Gıda kaynaklarından ya da sentetik yollarla elde edilen besin öğeleri kapsül, tablet veya sıvı formlara getirilerek besin takviyesi olarak sunulur. Allergo, Assos, Bialabor, Voonka, Curamed, Doppelherz, Dynavit, Eczacıbaşı, Enterogermina, Eurhovital, Probest, Sandoz, Wellcare, Zincomega, Multipower, Ligone, Venatura, Vitabiotics, Natrol, Neptune, Redoxan gibi çeşitli birçok marka çok sayıda supplement takviyesi üretmektedir.
En çok kullanılan besin takviyelerinin başında amino asit supplementleri gelir. Özellikle sporcular ve vücut geliştirmeyle uğraşan bireyler kas gelişiminin hızlanması ve egzersiz performansının artması için amino asit supplementlerine sıklıkla başvurur. Tek başına amino asit takviyesi kas gelişimini sağlamakta yeterli değildir. Ancak uygun ve yeterli egzersiz programıyla kas gelişimi sağlanır ve performans artışı hissedilir.
Apolar Amino Asit Nedir?
Apolar amino asit, yapısında hidrofobik özellik gösteren R grubu bulunduran amino asittir. Proton alışverişi yapamadığı için hidrojen ve iyonik bağların yapısında yer alamaz, Van der Waals kuvvetleri ve hidrofobik etkileşimlerle bir araya gelir. Apolar amino asitler, proteinlerin iç kısımlarına yerleşip hidrofobik etkileşimle üç boyutlu yapılarının kazandırılmasını sağlar.
Apolar Amino Asit Çeşitleri Nelerdir?
Apolar amino asit çeşitleri, aşağıdaki gibidir;
- Glisin
- Alanin
- Valin
- Lösin
- İzolösin
- Fenilalanin
- Triptofan
- Metiyonin
- Prolin- imino asit.
Polar Amino Asit Nedir?
Polar amino asit, yapısında hidrofilik özellik gösteren R grubu bulunduran amino asittir. Polar amino asitler iyonik ve hidrojen bağı oluşumuna katılırlar. Polariteleri nedeniyle proteinin dış kısmında yer alırlar.
Polar Amino Asit Çeşitleri Nedir?
Polar amino asitler asidik, bazik ve yüksüz olmak üzere üçe ayrılırlar. Polar amino asit çeşitleri, aşağıdaki gibidir;
Polar yüksüz amino asitler,
- Treonin
- Serin
- Sistein
- Asparajin
- Glutamin
- Tirozin
Polar asidik amino asitler,
- Aspartik asit
- Glutamik asit
Polar bazik amino asitler,
- Lizin
- Arjinin
- Histidin
Polar Asidik Amino Asitler Nedir?
Polar asidik amino asitler aspartik asit ve glutamik asittir. Polar asidik amino asitlerin yapısında her amino asidin gövdesindekine ek olarak yan zincirinde asidik (proton veren) özellik kazandıran bir karboksilik asit vardır. Fizyolojik pH'ta negatif yüklüdürler. İyonik formlarda amino asitlere aspartat ve glutamat denir.
Polar Bazik Amino Asitler Nedir?
Polar bazik amino asitler arginin, histidin ve lizindir. Her bir polar bazik amino asit, yan zincirinde proton alıcı moleküller taşır ve bazik özellik gösterir. Lizin ve arjinin fizyolojik pH’ta pozitif yüklüdür. Histidinin imidazol yan zinciri, fizyolojik pH değerine yakın bir pH’a sahiptir ve bu durum hem asit hem de baz katalizinde işlev görmesine izin verir. Diğer standart amino asitlerin hiçbiri bu önemli kimyasal özelliğe sahip değildir. Bu nedenle histidin, çoğunlukla protein enzimlerinin aktif bölgelerini oluşturan bir amino asittir.
Polar Yüksüz Amino Asitler Nedir?
Bu gruptaki amino asitler serin, treonin, tirozin, asparajin, glutamin ve sisteindir. Polar yüksüz amino asitlerin yan zincirleri zayıf asit ve bazlardan oluşur ve nötral pH’ta yüksüzdürler. Fizyolojik pH’ta tamamen yüklü olmamakla birlikte içerdikleri fonksiyonel gruplar sebebiyle kısmi artı (+) ve kısmi eksi (-) yükler içerirler. Bu durum polar yüksüz amino asitlere su ve diğer moleküllerle hidrojen bağı yapabilme kabiliyeti kazandırır.
Polar yüksüz amino asitlerin R grupları nonpolar amino asitlere göre oldukça fazla çözünür ve hidrofiliktir. Serin, treonin ve tirozinin polar özellikleri hidroksil gruplarından, asparagin ve glutaminin polar özellikleri içerdikleri amid gruplarından, sisteinin ise sülfidril veya tiyol grubundan ileri gelmektedir.
Yüklü (Charged) ve Yüksüz (Uncharged) Amino Asitler Nedir?
Bir amino asit bir polipeptid zincirine bağlandığında amino ve karboksil grupları üzerindeki yükler kaybolur. 20 temel amino asitten beş tanesi, yüklenebilen bir yan zincir taşır ve bu amino asitlere yüklü amino asitler denir. pH=7’de ikisi negatif yüklüdür: aspartik asit ve glutamik asit, üçü pozitif yüklüdür: lizin, arjinin ve histidin.
Kalan 15 amino asit yüklü amino asitlerden farklı olarak nötral pH’ta yüksüz özellik gösteren yan zincire sahiptir ve bu amino asitler, yüksüz amino asit olarak adlandırılır. Yüksüz amino asitlerin polarlık ve apolarlık durumlarına göre bağ yapma kabiliyetleri değişir. Polar yüksüz amino asitler farklı pH değerlerinde kısmi artı veya kısmi eksi yükler içerebilirler.
Amino Asitlerin Görevleri Nedir?
Amino asitler canlı yapısının temel unsurlarından biridir. Amino asit proteinin yapı taşını oluşturur ve yaşamın devamlılığında kilit rol oynar.
Amino asitlerin insanlardaki görevleri aşağıdaki gibidir;
- Protein sentezinde görev alırlar.
- Amino asitler doku, organ, kas, deri ve saç yapısına katılır.
- Amino asitler enzimlerin ve nörotransmitterlerin öncülleridir. Örneğin, esansiyel bir amino asit olan triptofandan mutluluk hormonu olarak nitelendirilen serotonin sentezlenirken, glutamik asitten GABA sentezi yapılır.
- Vücutta yeterli amino asit varlığı metabolik süreçlerin devamlılığı için gereklidir ve amino asitler neredeyse bütün metabolik süreçlerin düzenlenmesini sağlar.
- Kan glikoz regülasyonunun sağlanmasında rol oynar.
- Büyüme ve gelişmenin gerçekleşmesi için gereklidir.
Hayatı işlevlerinin yanında amino asitler kas gelişimi ve yağ yakım süreçlerindeki etkisiyle ön plana çıkar. Bu sayede amino asit sporcular için en önemli besin öğesini oluşturur.
Amino asitler sporcularda;
- Yağ yakımı ve kas gelişiminde rol oynar.
- Spor performansını artırır.
- Yağsız vücut kütlesini ve kas gücünü artırır.
- Yağ hücrelerinin hücreye geçişini kolaylaştırarak yıkım sürecine destek olur.
- Kaslara kan akışını iyileştir ve kaslardaki su tutumunu artırarak hücre büyümesini sağlar.
Amino asit insan için ne kadar önemliyse bitki ve hayvanlar içinde aynı seviyede önemlidir. Hayvanlarda da insanlarla aynı etkinlikleri gösteren amino asitlerin bitkideki görevleri aşağıdaki gibidir;
- Amino asitler, bitkide klorofil konsantrasyonunu artırmaya yardımcı olur ve bu sayede daha fazla fotosentez meydana gelir.
- Bitkinin en önemli yapılarından biri stomalardır. Stomalar, bitkinin hidrik dengesini, makro ve mikro besin emilimini ve gazların emilimini kontrol ederler. Stomaların açılması harici faktörlere (ışık, nem, sıcaklık ve tuz konsantrasyonu) ve iç faktörlere (amino asit konsantrasyonu) bağlıdır. Bu mekanizmanın en düzgün şekilde ilerlemesinde amino asitler görev alır.
- Amino asitler, fitohormonların ve büyüme maddelerinin öncülleri veya aktivatörleri olarak görev yapar. Örneğin metiyonin etilenin öncülüyken, arginin çiçek ve meyve ile ilgili hormonların sentezini indükler. Alanin, valin ve lösin amino asitleri meyvelerin kalitesini artırırken histidin amino asidi meyvelerin düzgün olgunlaşmasına yardımcı olur.
- Prolin imino asidi polenin doğurganlığına yardımcı olurken lizin, metionin ve glutamik asit tozlaşma için gerekli amino asitlerdir. Bu amino asitler polen çimlenmesini ve pollinik tüpün uzunluğunu artırır.
- Amino asitler bitki içerisinde mikro besin maddelerinin emilimi ve taşınmasını kolaylaştırır.
- Amino asit bitkinin dış faktörlerden korunmasına ve stres koşullarından etkilenmemesinde önemlidir.
Amino Asitlerin DNA’daki İşlevi Nedir?
DNA nükleotid birimlerinden oluşmuş bir polimerdir. Her nükleotid yapısında bir şeker, bir baz, bir de fosfat grubu bulundurur. DNA’da bulunan bu baz grupları adenin (A), guanin (G), sitozin (C) ve timindir (T). Bu nükleotidlerin 3’erli şekilde farklı farklı dizilmesiyle genetik kod oluşur. DNA’daki bu dizilimi yapan üçlü nükleotid gruplarına kodon denir. Her bir kodon bir amino asidi şifreler ve protein sentezinin en küçük parçasını oluşturur. Kodonların diziliminden oluşan genetik koda göre protein sentezi gerçekleşir. Genetik kod protein sentezinde kullanılacak amino asidin sayısını, çeşidini ve sıralamasını belirler.
Amino Asitler Kodları ve Kısaltmaları Nedir?
Amino asitlerin üç harfli kodları ve tek büyük harften oluşan sembolleri bulunur. Her amino asidin adı, yabancı adlarının ilk üç harfine göre üç harfli bir kodla kısaltılır. Bu kısaltmalar aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Amino Asitler İçin R Grubu Nedir?
Amino asitler için R grubu (yan zincir) amino asidin kimliğini belirleyen gruptur. R grubu 20 amino asidin hepsinde farklıdır, yani amino asitler R’ye göre birbirlerinden farklılaşır. Amino asit bulundurduğu R grubunun yapısı, büyüklüğü ve elektrik yüküne göre çeşitli özellikler kazanır. Bu çeşitliliğe bağlı olarak, polaritesine göre; apolar (hifrofobik), polar (hidrofilik), yüküne göre; pozitif, negatif ve yapısına göre; alifatik, aromatik olarak ayrılır. Özetle, yan zincirin karakteristik özelliği amino asidin suda çözünmesi, bağ yapabilme kabiliyeti, yapısında bulunduğu proteinin katalizleyebileceği organik reaksiyon gibi birçok şeyin belirleyicisidir. Yan zincir (a, b, g, d, e): α-C’a bağlanma sırasına göre adlandırılır.
Amino Asitler İlaçlarla Etkileşime Giriyor mu?
Yüksek proteinli diyetlerde ya da amino asit takviyesinin yüksek miktarlarda olması durumunda amino asitlerin ilaçlarla etkileşimi söz konusu olabilir. Ancak bu etkileşim herhangi bir sağlık endişesine yol açmamaktadır.
- Varfarin ve yüksek amino asit etkileşiminde serum albümin seviyesi artar, INR düşer.
- Propranolol ve yüksek amino asit etkileşiminde ilacın ilk geçiş etkisi azalır.
- Teofilin ve yüksek amino asit etkileşiminde emilim azalır.
- Levodopa ve yüksek amino asit etkileşiminde ilacın kan seviyesi azalarak ilaca verilen yanıt da azalabilir.
- Karnitin amino asidi pivampisilin gibi pivalat-konjuge antibiyotiklerle etkileşime girer. Bu antibiyotiklerin devamlı olarak alınması, karnitin tükenmesine yol açabilen pivaloil-karnitin atılımını artırır.
Amino Asitlerdeki PK ve PI Değerleri Nedir?
Aromatik Amino Asit Nedir?
Aromatik amino asit, aromatik bir halka içeren amino asittir. 20 standart amino asit içerisinden aşağıdakiler aromatiktir;
- Fenilalanin
- Triptofan
- Tirozin
Bununla birlikte tirozin aromatik olmasının yanı sıra, polar amino asit olarak da sınıflandırılmaktadır. Ek olarak histidin aromatik bir halka içerirken temel özellikleri ağırlıklı olarak polar bir amino asit olarak sınıflandırılmasına neden olur; ancak bileşik hala aromatiktir.
Amino Asit Eksikliğinin Belirtileri Nelerdir?
Amino asit eksikliğinin belirtileri;
- Kas kaybına bağlı olarak gelişen kilo kaybı
- Ödem
- Halsizlik
- Tırnak incelmesi ve kırılmaları
- Saç kırıklıkları, yıpranmış saç görüntüsü ve saç dökülmesi
- Deride kuruluk, kızarıklık ve dökülmeler
- Ciltte solgunluk, lekelenmeler
- Kemik sağlığında bozulmalar
- Çocuklarda gelişim geriliği
- İyileşme güçlüğü, bağışıklık sisteminde düşüş
- Yetersiz protein alımına bağlı karaciğer yağlanması
- Baş ağrısı
- Uykusuzluk veya kalitesiz uyku
- Ruh sağlığında bozulmalar ve depresyon
Çok Fazla Amino Asidin Etkileri Nedir?
Önerilen dozlarda amino asit kullanımının herhangi bir yan etkisi gözlemlenmemekle birlikte fazla alımı vücutta çeşitli problemlere yol açabilir. Amino asit metabolizması daha yoğun çalışmaya başlar ve amino asitlerin yıkımıyla açığa çıkan toksik maddelerin detoksifiyesinin artmasıyla karaciğerin yükü artar. Aynı şekilde detoksifiye edilen maddelerin böbreklerden atımı için su ihtiyacının artmasıyla toplam elektrolit ve su dengesi olumsuz etkilenir. Bununla birlikte beyne girebilmek için yarış halinde olan amino asit miktarının artmasıyla nörotransmitter seviyelerinde dengesizlik meydana gelebilir.
Amino asit fazlalığının belirtileri;
- İshal
- Kusma
- Şişlik
- Kan basıncı düşüklüğü
- Ruh halinde dalgalanmalar
- Karaciğer ve böbreklere fazla yüklenilmesi sonucu kandaki potasyum seviyelerinin değişmesi
Amino Asitler Saç Dökülmesine Neden Olur mu?
Saç yapısı keratin adı verilen proteinlerden oluşur. Keratin proteininde birçok amino asit bulunmakla birlikte büyük oranda sülfür içeren amino asitler olan sistein ve metioninden oluşur. Saçların sağlıklı bir şekilde uzaması ve gelişmesi için vücutta bu iki amino asidin, demir, çinko, bakır minerallerinin, C ve E vitaminin yeterli miktarlarda bulunması gerekir. Bu yüzden özellikle sistein ve metionin amino asitlerinin eksikliği; yetersiz besin alımı, egzersiz yoğunluğuna bağlı gelişen artmış protein gereksinimi ve bu gereksinimlerin karşılanamaması, gerekli takviyelerin kullanılmaması veya çeşitli sağlık problemleri nedeniyle ortaya çıkarak keratin proteininin yeterli miktarda sentezlenememesine yol açar ve saç dökülmesine neden olur.
Ek olarak arjinin ve glutamin amino asitleri de saç sağlığı için oldukça önemlidir. Arjinin ürettiği nitrik oksit sayesinde, potasyum kanallarının açılmasını sağlar ve damarların genişlemesine yardımcı olarak dokulara kan ve gerekli besin maddeleri iletilmesini kolaylaştırır. Bu sayede iyi beslenen saçların dökülme oranı azalarak daha sağlıklı halde uzar. Glutamin ise yaşla birlikte daha az üretilmeye başlar. Bu yüzden saç dökülmesinin önüne geçebilmek için yaşımız ilerledikçe glutamine olan ihtiyacımız artar ve gıda takviyesine ihtiyaç duyulabilir. Glutamin, glutamik asitten meydana gelir. Glutamik asit de saçlara sülfür taşıyarak yapının oluşmasına destek olur.
Saç sağlığında öne çıkan bu amino asitlerin yanında saç sağlığının korunması ve saç dökülmesinin önlenmesi için diğer amino asitlerin de vücutta yeterli miktarlarda bulunması gerektiği unutulmamalıdır.
Amino Asitler İçin Kan Testi Var mı?
Amino asitler için kan testi vardır. Vücuttaki amino asit örüntüsü gelişmiş laboratuvar yöntemleriyle kan testinden değerlendirilebilmektedir.
Hangi Amino Asitler Anksiyeteye Yardımcı Olur?
Anksiyete ile ilişkili olduğu bilinen üç büyük nörotransmitter vardır. Bunlar norepinefrin, serotonin ve GABA’dır. Serotonin insana mutluluk hissi sağlayan bir nörotransmitterdir. Bu nörotransmitter vücutta triptofan amino asidinden sentezlenir. Bu yüzden anksiyeteye yardımcı olduğu ve ruh sağlığını iyileştirdiği bilinen en önemli amino asidin triptofan olduğu bilinmektedir.
İlişkili diğer nörotransmitter norepinefrinin öncü maddesi dopamin, tirozin amino asidinden sentezlenir. Vücutta norepinefrin seviyelerinin yeterli olabilmesi için tirozin amino asidine ihtiyaç vardır. Buradan yola çıkarak tirozin amino asidinin aksiyeteye yardımcı bir diğer amino asit olduğunu söylemek mümkün. Son olarak anksiyete ilaçlarının neredeyse tamamında rol alan nörotransmitter GABA glutamik asitten sentezlenir.
Amino asitlerin her birinin vücutta farklı işlevleri olduğu ve herhangi birinin işlevinin aksaması durumunda bütün sistemlerin etkilenebileceği göz önünde bulundurularak dengeli amino asit alımına özen gösterilmelidir. Bu sayede anksiyeteye yardımcı olmak ve daha iyi bir ruh haline sahip olmak kolaylaşır.
Esansiyel Olmayan Amino Asitler Hangi Organda Üretilir?
Esansiyel olmayan amino asitler karaciğerde üretilir. Vücutta çoğunlukla transaminasyon tepkimelerinden sentezlenen esansiyel amino asitlerin transaminasyon için ihtiyaç duyduğu transaminazlar bütün dokularda az miktarda bulunmakla birlikte en çok karaciğer ve kas dokularında vardır. Bu yüzden vücudun çeşitli dokularında da transaminasyon reaksiyonlarıyla esansiyel olmayan amino asitler üretilmektedir. Örneğin kasta prüvattan alanin elde edilerek karaciğere getirilir ve deaminasyon reaksiyonlarına katılır. Farklı bir örnekle valin amino asidinin beyinde gerçekleşen transaminasyon tepkimesinde glutamin oluşmaktadır. Ancak bu reaksiyonların devamlılığı amino asit metabolizmasının çıkış noktası karaciğerin sağlığını korumakla mümkündür.
Karaciğer kan şekeri seviyesinin dengelenmesinde kilit bir rol oynayarak fazla glikozun depolanmasını sağlar ve gereğinde kullanıma sunar. Vücutta detoks görevini üstlenerek toksinleri zararsız hale getirir ve böbreklere yollayarak vücuttan atılımını sağlar. Salgıladığı safra sıvısıyla yağların sindirim ve emiliminden sorumlu olan karaciğer proteinlerin üretildiği organ olmasıyla da ön plana çıkar. Karaciğer sağlığının bozulması durumunda vücudun metabolik reaksiyonları aksar ve toksinler yeteri kadar uzaklaştırılamamaya başlar. Özellikle sporcularda kas gelişimi için protein metabolizmasının önemi göz önüne alındığında karaciğer sağlığının korunması önem kazanır.
Vücuda ihtiyacından fazla protein alımı ya da amino asit takviyesiyle de karaciğerin sağlığı tehdit altına girer. Metabolik yükün artmasıyla yorulan karaciğerde detoksifikasyon reaksiyonları yetersiz kalır ve toksik madde birikimi artar.
Esansiyel Olmayan Bir Amino Asit Esansiyel Bir Amino Asite Dönüşebilir mi?
İnsanlarda esansiyel olmayan bir amino asit esansiyel bir amino asite dönüşememektedir. Bitkiler ve mikroorganizmalar bu dönüşümü sağlayabildiği için yapılarında bütün amino asitleri sentezleyebilirler. İnsanlarda bu dönüşümün tersi mümkündür. Örneğin esansiyel olmayan amino asit tirozin esansiyel amino asit fenilalaninden, sistein metioninden dönüştürülür. Ek olarak yarı-esansiyel kabul edilen arjinin ve prolin amino asitleri az da olsa glutamattan dönüştürülebilir.
Esansiyel Olmayan Amino Asitlerin Görevleri Nedir?
Glutamin: Vücutta en çok bulunan amino asittir. Glutaminin birçok biyosentetik reaksiyon için hem karbon hem de amino grubu sağlar. Glutaminden sağlanan karbon, trikarboksillik Asit (TCA) döngüsünün biyosentetik işlevlerini desteklemek için önemli bir anaplerotik substrattır. Aynı zamanda hekzozaminler, nükleotidler ve diğer esansiyel olmayan amino asitler gibi moleküllerin biyosentezi için glutamin azot kaynağı oluşturur. Böbrekte serbest amonyak oluşturur.
Glutamat: Sistein, glisin, asparagin ve arginin sentezinde kullanılan prolin, aspartat, alanin ve serinin biyosentezi için önemli olduğundan esansiyel olmayan amino asit metabolizmasında merkezi bir rol alır. Glutamik asit sinirsel uyarı ileticilerden gamma-amino butirik asitin (GABA) öncüsüdür.Bununla birlikte glutamat, vücuttaki en güçlü antioksidanlardan biri olan glutatyonun sentezinde de kullanılır.
Serin: Serin, pürin, pirimidin ve sistein biyosentezinde, mitokondriyal protein translasyonunda, lipid biyosentezinde rol alır. Tek karbon metabolizmasında önemli bir metil donörüdür. Enzimlerin yapısına katılmasıyla katalitik fonksiyonların yerine getirilmesine destek olur.
Glisin: Toksik öğelerle birleşerek onları zararsız duruma getirir. Ayrıca hemoglobinin çekirdeği olan porfirinin sentezinde kullanılır ve bir çeşit safra asidinin bileşiminde yer alır. Glisin merkezi sinir sisteminde, genellikle omurilik, beyin kökü ve retinada sinir iletişimini engelleyici bir nörotransmitter olarak da görev yapar. Ek olarak serinin glisine dönüşümü tek karbonlu metabolizma olarak adlandırılan metabolik yollarda folat ve metiyonin döngüleri tarafından kullanılan tek karbonlu birimleri sağlar.
Aspartat: Aspartik asit anyonik formunun adıyla aspartat olarak da bilinir. Aspartat hem pürin hem de pirimidin sentezi için gereklidir. Malat- aspartat mekiği yoluyla sitozol ve mitokondri arasında elektron transferinde rol alır. Asparajin sentezinin ana maddesini oluşturur. Aspartat beyinde nörotransmitter olarak da işlev yapar ve glukoneogenez esnasında metabolit olarak görev yapabilir.
Asparajin: Merkezi sinir sisteminin dengesinin korunması için gereklidir. Protein sentezinin yapı taşını oluşturmasının dışında, mTOR sinyallemesinin aktivasyonu için ihtiyaç duyulan diğer amino asitlerin alımında önemli bir değişim faktörü olarak işlev yapar. Mtor sinyallemesi vücudumuzda hem anabolik hem de katabolik süreçleri; yeterli besin,enerji, oksijen mevcudiyeti ve büyüme faktörüyle koordine ederek, hücre ve organizma homeostazını düzenlemeye yardımcı olmaktadır.
Alanin: Karbon metabolizmasının merkezindedir. Alanin, dokular ve karaciğer arasındaki glikoz-alanin döngüsünde anahtar rol oynar. Kas dokusunda piruvat NH2 alarak alanine dönüşür. Alanin karaciğere taşınarak deaminasyona uğrar ve ortaya çıkan keto asit glikoza dönüşür. Bu döngü glikozun yetersiz alımında enerji oluşumu için önemlidir. Glikoz-alanin döngüsü, piruvat ve glutamatın kastan uzaklaştırılmasını ve güvenli bir şekilde karaciğere taşınmasını sağlar. Bununla birlikte alanin substrat tanınmasında ve enzim substrat ilişkisinin özgül olmasında rol oynar. Alanin transferazın substratıdır.
Arjinin: Arginin hücre bölünmesinde, yara iyileşmesinde, amonyağın vücuttan atılmasında ve hormonların salınmasında önemli bir rol oynar. Nitrik oksit sentezinin öncüsüdür. Aynı zamanda toksik metabolik yan ürün amonyağı idrarla atılacak üreye dönüştüren metabolik bir yol olan üre döngüsünün bileşenidir. Ek olarak arjinin, glisin ve metioninden sentezlenen kreatinin fosforla birleşerek yüksek enerjili kreatinin-fosfatı oluşturur.
Tirozin: Tiroid ve adrenal medulla hormonlarının sentezinde kullanılır. Tirozinde bulunan hidroksil grubunun fosforilasyonuyla, hedef proteinin aktivitesini değiştirebilir veya SH2 alan bağlanması yoluyla bir sinyalleme zincirinin parçasını oluşturabilir.
Sistein: Sülfür içeren iki proteinojenik amino asitten biri olan sistein, diğer amino asitlerle mümkün olmayan birçok işlevi sunan reaktif bir tiyol yan zinciri içerdiği için önemlidir. Örneğin, reaktif sistein kalıntıları genellikle enzim katalizörlü reaksiyonlarda bir nükleofil olarak işlev gördükleri enzimlerin katalitik bölgesinde bulunur. Sistein ayrıca diğer tiyol gruplarının okside olmasıyla iki sistein arasında disülfit bağları oluşturur, bu da protein katlanması ve stabilitesini teşvik etmede kritik bir işlevdir. Bu sayede birçok proteinin üç boyutlu yapısının oluşturulmasında belirleyici rol oynar. Tiyollerin redoks reaksiyonlarına girme yeteneklerinden dolayı sistein antioksidan özelliklere sahiptir. Vücuttaki güçlü antioksidanlardan biri olan glutatyonun bileşenidir.
Esansiyel Olmayan Amino Asitler Hangi Yiyeceklerde Bulunur?
Vücut tarafından üretilebiliyor olsa da hayvansal ya da bitkisel protein kaynakları ile esansiyel olmayan amino asitleri dışarıdan almak mümkündür. Et, süt, yumurta, kümes hayvanları, balık gibi hayvansal protein kaynaklarında; soya, kurubaklagiller, tofu, kabak çekirdeği, badem gibi bitkisel protein kaynaklarında bol miktarda esansiyel olmayan amino asit bulunur. Her besinin amino asit içeriği farklıdır, örneğin asparajinin en iyi kaynaklarından biri kuşkonmazken, tirozine en fazla kırmızı ette rastlanır.
Tavuk: 100 gr haşlanmış 25.9 gr protein, 810 mg tirozin, 1313 mg alanin, 996 mg glisin, 3333 mg glutamik asit, 2116 mg aspartik asit, 236 mg sistin, 1521 mg arjinin
Hindi: 100 gr haşlanmış 27.6 gr protein, 801 mg tirozin, 1458 mg alanin, 1151 mg glisin, 3657 mg glutamik asit, 2156 mg aspartik asit, 254 mg sistin, 1527 mg arjinin
Kırmızı et: 100 gr haşlanmış koyun eti 23.4 gr protein, 1162 mg tirozin, 1964 mg alanin, 1651 mg glisin, 5167 mg glutamik asit, 3122 mg aspartik asit, 348 mg sistin, 2178 mg arjinin
100 gr haşlanmış dana eti 26.7 gr protein, 1170 mg tirozin, 2183 mg alanin, 5806 mg glutamik asit, 3167 aspartik asit, 414 mg sistin, 2159 mg arjinin
Yumurta: 1 adet haşlanmış yumurta(50g) 6.3 gr protein, 250 mg tirozin, 368 mg alanin, 216 mg glisin, 837 mg glutamik asit, 665 mg aspartik asit, 136 mg sistin, 410 mg arjinin
Süt: 1 su bardağı tam yağlı süt 6.9 gr protein, 318 mg tirozin, 214 mg alanin, 125 mg glisin, 1416 mg glutamik asit, 540 mg aspartik asit, 38 mg sistin, 180 mg arjinin
Yoğurt: 100 gr tam yağlı yoğurt 3.9 gr protein
Baklagiller: 100 gr haşlanmış nohut 9 gr protein, 220 mg tirozin, 380 mg alanin, 369 mg glisin, 1550 mg glutamik asit, 1042 mg aspartik asit, 119 mg sistin, 835 mg arjinin
100 gr haşlanmış kuru fasulye 9.6 gr protein, 273 mg tirozin, 407.8 mg alanin, 379.8 glisin, 1483 mg glutamik asit, 1175.9 mg aspartik asit, 106 mg sistin, 602 mg arjinin
100 gr haşlanmış yeşil/kırmızı mercimek 9.4 gr protein, 241 mg tirozin, 377 mg alanin, 367 mg glisin, 1399 mg glutamik asit, 998 mg aspartik asit, 118 mg sistin, 697 mg arjinin
100 gr haşlanmış barbunya 9.6 gr protein, 205 mg tirozin, 394 mg alanin, 351 mg glisin, 1393 mg glutamik asit, 1086 mg aspartik asit, 81 mg sistin, 475 mg arjinin
Kuşkonmaz: 100 gr pişmiş kuşkonmaz 2.1 gr protein, 57 mg tirozin, 125 mg alanin, 101 mg glisin, 255 mg glutamik asit, 555 mg aspartik asit, 34 mg sistin, 99 mg arjinin
Balık (somon, ton balığı): 100 gr 22.2 gr protein, 859 mg tirozin, 1538 mg alanin, 1221 mg glisin, 3797 mg glutamik asit, 2605 mg aspartik asit, 273 mg sistin, 1522 mg arjinin
Kinoa: 100 gr pişmiş kinoa 3.5 gr protein, 83 mg tirozin, 183 mg alanin, 216 mg glisin, 580 mg glutamik asit, 353 mg aspartik asit, 63 mg sistin, 340 mg arjinin
Bulgur: 100 gr pişmiş bulgur 3.1 gr protein, 90 mg tirozin, 109 mg alanin, 973 mg glutamik asit, 158 mg aspartik asit, 71 mg sistin, 144 mg arjinin
Soya fasulyesi: 100 gr haşlanmış soya fasulyesi 15.2 gr protein
Tofu: 100 gr 15.5 gr protein, 701 mg tirozin, 773 mg alanin, 3288 mg glutamik asit, 2036 mg aspartik asit, 57 mg sistin, 1369 mg arjinin
Likit Amino Asit Farkı Nedir?
Likit amino asit, sıvı halde bulunan amino asit takviyesidir. Vücuda ihtiyaç duyduğu bütün esansiyel amino asitleri sağlayan güçlü bir amino asit içeriğine sahiptir ve tablet veya kapsül haline getirilmediği için ekstra katkı maddesi kullanılmaz. Likit amino asitlerin diğer formlarına göre kana karışımı çok daha hızlıdır. Çünkü diğer formları sindirilebilmek için önce parçalanmaya ihtiyaç duyar. Likit amino asitlerin emiliminin daha hızlı olması sayesinde kas onarım hızı da diğer amino asit takviyelerinden yüksektir. Herhangi bir hazırlama prosedürü bulunmaz ve direkt olarak tüketilebilir. Bu pratik kullanımı yaygın olarak tercih edilmesini sağlar.
Yorumlar (0)
Yorum Yapın