Tatlı Krizi Nedir?
Tatlı krizi hissi için öne sürülen bir mekanizma, yemekten hemen sonra kan glukoz seviyesindeki anormal derecede hızlı bir artış ile ilişkilidir. Bu, normal olarak insülin salgılanmasına (ani insülin yükselmesi) yol açar, bu da dokuların glukozun glikojen olarak depolanması ya da enerji üretimi için kullanılması yoluyla dokular tarafından hızlı bir şekilde alımını başlatır. Sonuç olarak, kan şekeri seviyesindeki bu düşüş "tatlı krizi" nedeni olarak gösterilmiştir.
Tatlı Krizinin Nedenleri Nelerdir?
Tatlı krizinin nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Hipoglisemi
- Polikistik over sendromu
- Vitamin, mineral eksikliği
- Adet öncesi sendromu
- Duygusal durumlar
Hipoglisemi
Hipoglisemi, bireyin kan şekerinin, yani glikoz seviyesinin normal değerlerinden daha düşük olması durumuna verilen addır. Glikoz insan vücudunun ihtiyaç duyduğu enerjinin asıl kaynağıdır. Hipoglisemi genellikle diyabet tedavisi ile ilişkili olarak ortaya çıksa dahi, diğer nadir tıbbi durumlar ya da ilaçlar da şeker hastalığı görülmeyen bireylerde kan şekerinin düşmesine neden olabilir. Kan şekeri seviyelerinin düştüğü hipoglisemi durumlarında, bireye acil müdahale edilmesi gereklidir. Hipogliseminin anlık tedavisi bireyin çok şeker içeren yiyecekler, içecekler veya ilaçlarla kan şekeri değerlerini hızla normale döndürme şeklinde gerçekleşebilir. Ancak bu kısa vadeli bir çözümdür. Uzun vadeli ve daha kalıcı bir tedavi için, öncelikle hipogliseminin nedenlerinin belirlenmesi ve bunlarıntedavi edilmesini gerekiyor.
Polikistik Over Sendromu
Polikistik over sendromu yumurtlama bozukluğu ve kanda androjen seviyesinin artışıyla belirtilerini verir. Özellikle yumurtlama bozukluğu sonucunda uzun aralıklarla veya bir süre hiç adet olmama şeklinde de kendini gösterebilir. Kanda androjenlerin arttığını belli eden durumlar arasında erkek tipi tüylenme, saç dökülmesi ve sivilcelenme şeklinde kendini gösterebilir. Ayrıca insülin (şeker) metabolizmasını da bozduğu için özellikle göbek etrafında kilo artışı gözlemlenmektedir. Polikistik Over Sendromu olan kadınlarda insülin direnci görünmesine bağlı olarak tatlı krizleri daha sık ve yoğun gözlenmektedir. Duygu durum değişiklikleri, üzüntü, stres, depresyon, kızgınlık gibi sebepler tatlı isteğini artırabilir. Polikistik over sendromunun belirtileri ise şöyledir:
- İnsüline karşı direnç
- Kiloda artış
- Saç dökülmesi
- Tüylenme
- Sivilce
- Yüz bölgesinde yağlanma
- İltihap
- Düzensiz adet
- Cildin kararması
- Baş ağrısı
- Kısırlık
- Depresyon
Vitamin, Mineral Eksikliği
Genellikle daha endişeli insanlar, adet gören kadınlar, depresyondaki çoğu insan kanlarında daha düşük bir serotonine sahiptir ve bu da daha fazla tatlı yeme isteğine neden olabilmektedir. Ancak besin eksikliğinin, tatlı krizleri için çok daha öncelikli bir durum olduğu söylenebilir. Kişide B12 vitamini, demir, B6 vitamini, C vitamini ve folik asit gibi vitamin veya mineral eksikliği de olabilir. Bu vitamin ve mineraller düşerlerse, tatlı krizlerine karşı savunmasız kalabilirsiniz.
Adet Öncesi Sendromu
Kadınların birçoğu normalde tatlı isteği duymazken regli öncesi yoğun bir şekilde tatlı tüketme ihtiyacı duyarlar. Bunun sebebi östrojen hormonunun bu dönemde azalmasıdır. Diyetisyen ile uygulanacak stratejilerle bu süreci daha sağlıklı atlatmak mümkündür.
Duygusal Durumlar
Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda, beslenme alışkanlıklarının ruh hali üzerinde etkisi olduğu belirlenmiştir. Yüksek düzeyde şeker tüketimi olanlar ve dolayısı ile diyabet hastaları depresyona diğerlerine göre daha fazla eğilimlidir.
Tatlı Krizi Belirtileri Nelerdir?
Tatlı krizi belirtileri aşağıdaki gibidir:
- Sürekli tatlı yeme ihtiyacı
- Açlık halinde konsantrasyon güçlüğü
- Sinirlilik, yemekten 3 – 4 saat sonra anormal acıkma
- Gece tatlı isteği gibi şikâyetler
Tatlı Krizine Ne İyi Gelir?
Tatlı krizine iyi gelen sağlıklı atıştırmalıklar:
- Badem
- Elma
- Yulaf
- Yer fıstığı
- Hurma
- Fındık
- Ay çekirdeği
- Ceviz
Badem: E vitamini, kalsiyum, demir ve magnezyum açısından oldukça zengin olan badem, düşük karbonhidrat ve yüksek posa içeriği ile tatlı krizlerinin ezeli düşmanı. Tok tutucu özelliğiyle ani kan şekeri dalgalanmalarının önüne geçerek tokluk hissini gün boyu sürdürülebilir kılıyor. Kötü kolesterol ile de mücadelede oldukça önemli bir yere sahiptir.
Elma: Elma kuvvetli bir sindirim sisteminin aradığı önemli bir aktördür. Bağışıklık sisteminin de savunma gücünü oluşturur.
Yulaf: Doğal bir protein ve lif kaynağıdır. Bu özelliğiyle de tok tutan gıdalar arasında sağlık bekçisi bir role sahiptir. İçeriğindeki yüksek lif oranıyla kan şekeri seviyesini düzenleyerek tatlı krizlerinin önüne geçtiği gibi kilo kontrolüne de faydası çok fazladır. Kahvaltılarda tüketilen küçük bir kase yulaf ile gün içinde ihtiyaç duyulan enerji vücutta toplanabilir. Böylece aniden gelen tatlı krizlerine karşı vücudun direnci artırılabilir.
Yer fıstığı: Otuzdan fazla vitamin ve mineral içeren yer fıstığı, doğal bir lif ve yağ kaynağı olarak tatlı krizlerine meydan okuyor. Günde bir avucu aşmamak şartıyla çiğ olarak tüketildiğinde vücudun günlük enerji kaynağını karşılıyor. Doymuş yağ oranı oldukça yüksek olan yer fıstığı, içerisinde bulunan C vitamini sayesinde de bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Hurma: Yüz gramında 6,7 gram lif bulunan hurma, sindirim sistemini güçlendirerek açlık krizlerinin önüne geçiyor. Potasyum, sodyum, magnezyum ve kalsiyum gibi vücudun demir başı olan çok sayıda vitamin ve mineral içeren yönüyle günlük vitamin ve mineral ihtiyacının büyük bir kısmını karşılıyor. İçeriğinde bulunan selenyum ve C vitamini ile mikrop ve virüslere savaş açarak, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Doğal bir stres kovucu olarak da yoğun stres altındayken ortaya çıkan aşırı yeme isteğini yaşamdan uzaklaştırıyor.
Fındık: İçeriğindeki zengin E vitaminiyle tam bir sağlık deposu olan fındık, çelik gibi bir sinir sisteminin olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Mutluluk hormonu seratonin, uyku düzenleyici melatonin, adrenalin hormonu olarak bilinen epinefrin hormonlarının salgılanmasını sağlayan B6 vitamini açısından da oldukça zengindir. Çoğunlukla başımıza gelen tatlı krizlerine B6 vitamini ile karşı koymayı başaran fındık, yüksek miktardaki doymamış yağ ve lif oranıyla da oldukça doyurucu.
Ay çekirdeği: Yüksek bir protein içeriğine sahip olan ay çekirdeği, aynı zamanda doğal bir antidepresan. Yedikçe yedirten özelliğini de buradan alıyor desek yeridir. Bitkisel bir protein olarak tok tutucu özelliğiyle karbonhidratlar kadar etkilidir. Kardiyovasküler sistemin tüm askerleri üzerinde koruyucu bir kalkan oluştururken, dolaşım sistemini de destekleyerek tansiyonu düzenliyor.
Ceviz: Kabuklu kuruyemişler arasında en yüksek antioksidan özelliğine sahip olan ceviz, kabuğunun içinde yüksek miktarda E vitamini, melatonin ve polifenol bileşiklerini buluşturuyor. Araştırmalar düzenli ceviz tüketiminin uzun süreli tokluk hissi yarattığını ve kötü kolesterolü düşürmeyi desteklediğini gösteriyor. İçeriğindeki bileşiklerle strese karşı kişiyi daha korunaklı hale getiriyor. Tatlı krizlerine karşı savunma kalkanı oluşturuyor. Güne 2 ceviz tüketerek başlayarak günün enerjisini vücuda depolayıp, tatlı krizlerine karşı da kendinizi güvenceye alabilirsiniz.
Sağlıklı Atıştırmalıklar İle Tatlı Krizi Önlenir mi?
Evet… Gün içinde minik minik ara öğünler yapılırsa kan şekeri daha dengeli olur böylelikle tatlı krizleri azalır. Tatlı krizini giderecek tatlılar arasında en sağlıklı olanları meyveler ve tatlı aromalı kuru yemişlerdir. Yukarıda sayıldığı gibi sağlıklı olup tatlı krizine iyi gelecek ara öğünler mevcuttur.
Tatlı Krizinin Etkileri Nelerdir?
Tatlılar, çikolatalar, şekerler… Aşırı tatlı tüketenlerde ciddi olumsuzluklar görülebilir. Yediklerimizin içinde de şeker olduğu unutulmamalı. Yapılan bilimsel çalışmalar, her gün çayımıza, kahvemize attığımız şeker, yediğimiz tatlılar veya hazır ambalajlı ürünlere konulan tatlandırıcılar derken sağlığımızın ciddi ölçüde tehdit altında olduğunu hatırlamakta fayda var.
1. Karaciğer yağlanır
Beyaz şeker vücudumuzda sindirildikten sonra karaciğer tarafından toplanır ve fazlası yine karaciğer tarafından yağ olarak depolanır. Vücutta tolere edebileceğinden fazla şeker veya şekerli gıda tüketimi varsa karaciğerde yağlanmanın artmasına neden olur. Bu da oldukça zararlı ve istenmeyen bir durumdur.
2. İnsülin direnciyle gelen hastalıklar artar
Vücudumuzdaki en önemli hormonlardan biri olan insülin, kan şekerini düzenlemeye yardımcıdır. İnsülin direnci kandaki şekerin hücre içerisine girip kullanılamaması anlamına gelir. Birçok çalışma şeker tüketiminin insülin direncine yol açtığını ortaya koyuyor. İnsülin direnci oluşan kişilerde metabolik sendrom, obezite, tip 2 diyabet, kalp damar rahatsızlıkları riski artar.
3. Ağız sağlığını bozar
Protein, vitamin veya mineral içermeyen, hiçbir besin değerine sahip olmayan, ‘boş kalori’ denilen şeker ağız ve diş sağlığını tehlikeye atar. Çünkü ağız içinde bulunan bakteriler için kolay sindirilebilen bir enerji kaynağı. Ağızda bulunan bu bakterilerin beslenerek çoğalmasını sağlar ve diş çürüklerine sebep olur.
4. Kalp krizine sebep olabilir
Şekerin fazla tüketimine bağlı olarak oluşan karaciğerdeki yağlanma, kandaki kötü kolesterol olarak bilinen LDL’nin ve trigliserid denilen yağ parçacıklarının artmasına sebep olarak damar tıkanıklığına yol açabilir. Damarların içindeki bu parçacıkların artması kalp krizi riskini yükseltir.
5. Şeker bir bağımlılık olarak karşımıza çıkabilir
Şeker, ‘mutluluk hormonu’ olarak bilinen serotonin hormonunun salgılanmasını tetikler. Bu nedenle keyif verici özelliği, kişilerde bağımlılık yaratabilir. Beyaz şeker ve şeker içeren yiyecekler, beyindeki ödül mekanizmasını doğal gıdalardan daha fazla uyardığı için tüketimi daha fazladır. Fazla şeker miktarı kişide ayrıca dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, hafıza kapasitesi düşüklüğü ve öğrenme geriliği yapabilir.
Yorumlar (0)
Yorum Yapın