Cildine gereken kolajen desteğini al.

Fit1001 logosearch icon
Multipl Skleroz Nedir?Yorum Ekle
0

Multipl Skleroz Nedir?

Multipl skleroz belirtileri nelerdir? Multipl skleroz tanısı nasıl koyulur? Multipl skleroz tedavi yöntemleri nelerdir?
14 dk. da okunurFit1001 Editör26 Eyl 20230 Yorum
multipl skleroz nedir?

Multipl Skleroz (MS) hastalığı, etkisini merkezi sinir sisteminde gösteren ve ataklarla kendini belli eden kronik sinir sistemi hastalığıdır. Bağışıklık sistemi vücudu dışarıya karşı korurken kendi hücrelerini tanır. Ancak bilinmeyen nedenden dolayı sistem bozulduğunda, bağışıklık sistemi kendi hücrelerine özellikle de sinir iletimini sağlayan beyin ve omurilikteki hücrelere karşı saldırı düzenler.

Beynin vücuda gönderdiği elektrik sinyalleri sayesinde hareket ve koordinasyon sağlanır. Sinir hücrelerini koruyan ve görevlerini yerine getirmelerine yardımcı olan, sinir hücrelerinin etrafındaki örtü gibi kılıflara miyelin adı verilir. Bağışıklık sistemi miyelin kılıflarına saldırdığında ‘plak’ adı verilen hasarlı bölgeler oluşur. Bunun sonucunda yürüme, konuşma, görme gibi eylemlerde bozulmalar olabilir, bunlara MS atakları denir.

Ancak miyelin tabakası kendini tekrar yeniler ve hastalar günlük yaşamına geri döner. Ataklar 1 hafta, 3 ay, 1 yıl gibi farklı zamanlarda olabilir. Her MS hastası için atak süreleri farklıdır. Günümüzde ilaçlar, fizik tedavi ve diğer yöntemlerle ataklar önlenebilmekte, sayısı ve şiddeti azaltılabilmektedir.

MS hayatı tehdit eden bir hastalık değildir. Bazı hastalarda ileriki yaşlarda hareket ve bazı bilişsel kayıplara rastlanabilir. Hastalığın kesin tedavisi olmasa da günümüzde tıptaki gelişmeler, erken tanı ve doktor kontrolünde alınacak önlemler, yaşanan sıkıntıları azaltmaktadır.

Multipl Skleroz Neden Olur?

Bu konuda pek çok farklı teoriler olmasına rağmen MS'in nedeni henüz kesin olarak tespit edilebilmiş değildir. Yapılan değişik araştırmalarda hastalığa neden olabilecek çok çeşitli nedenler (daha önce geçirilmiş virütik enfeksiyonlar, çevreden kaynaklanan bazı zehirli maddeler, beslenme alışkanlıkları, coğrafi etmenler, vücudun savunma sistemindeki bozukluklar) sorgulanmışsa da hiçbiri kesin neden olarak saptanmamıştır.

Bazı araştırmacılar, MS'e henüz belirlenemeyen bir virüsün neden olduğunu ileri sürmektedirler. Bu teoriye göre, çocukluk veya gençlik döneminde vücuda giren bu virüs; beş, on ya da on beş yıl gibi bir süre hiçbir belirti göstermeden vücutta kalmakta, daha sonra yine bilinmeyen bir nedenle, örneğin şiddetli bir üst solunum yolu hastalığı sırasında ortaya çıkmaktadır.

Diğer bir grup bilim insanı ise, oto-immün (vücudun kendi bağışıklık sisteminin neden olduğu) bir hastalık olduğunu düşünmektedirler. Bu teoriye göre; vücudun bağışıklık sistemi normal olarak, vücuda giren yabancı mikrop ya da virüslere karşı vücudu korumak için karşı saldırıya geçip onlarla mücadele etmesi gerekirken, MS'li kişilerde bilinmeyen bir nedenle, merkezi sinir sistemindeki sinirlerin miyelin kılıfına saldırıp onları tahrip etmektedir.

Bu teorilerin tümünün bir arada etkileşim gösterdikleri de düşünülebilir. Yani genetik olarak yatkın kişilerde, MS ile ilgili bilinmeyen bir virüsün, vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde harekete geçirerek, sinirlerin miyelin tabakasına saldırmaya ve onu tahrip etmeye yönlendirdiği söylenebilir

Multipl Skleroz Belirtileri Nelerdir?

MS belirtileri, rahatsızlığın erken evrelerinde geçici ataklar şeklinde ortaya çıkarken, tedavide geç kalındığında ilerleyen yıllarda görme kaybı, denge ya da yürüme bozukluğu ve peltek konuşma gibi bazı belirtiler kalıcı olarak yerleşebilir. Bu nedenle MS belirtilerini iyi tanımak ve zamanında hekime başvurmak çok önemlidir. Ayrıca ataklar geçtiğinde iyileştim düşüncesiyle tedaviyi kesinlikle bırakmamak çok önemlidir.

MS'te yorgunluk, halsizlik, uyuşmalar ve vücutta elektriklenmeler gibi belirtiler gün içinde aralıklarla gelişebileceği gibi günlerce, haftalarca da sürebilir.

MS atakları belirtiler ise;

  • Yorgunluk
  • Vücudun değişik bölgelerinde özellikle gövdede, yüzde, kollar ya da bacaklarda uyuşukluk, karıncalanma, güçsüzlük
  • Denge ya da yürüme bozukluğu
  • Dilde peltekleşme gibi konuşma bozuklukları
  • Mesane ve bağırsak problemleri
  • Baş dönmesi
  • Görmede bulanıklık
  • Düşünme, bellek ya da konsantrasyonda zorluk yaşama
  • Depresyon

Ancak bu belirtiler kişide MS olduğu ve atak geçirdiği anlamına gelmiyor. Kişide daha önce olmayan bir nörolojik bulgunun varlığı, 24 saatten fazla sürmesi ve kötüleşmesi atak varlığına işaret eder. Bu durumda kişinin doktora başvurması gerekiyor.

Multipl Skleroz Tanısı Nasıl Konulur?

MS’te nörolojik muayene, elektrofizyolojik (sinir iletimini ölçen testler), beyin omurilik sıvısı incelemesi ve MR yardımı ile tanı konur.

MS’in tanısında hastada ortaya çıkan belirtilerin doktora çok iyi anlatılması gerekir. Ayrıntılı öykü almak ve detaylı bir nörolojik muayene yapmak en önemli kural olarak kabul edilir.

Bu konuda deneyimli bir doktor, ayrıntılı öykü ve muayene ile klinik olarak MS’in ön tanısını koyabilir.

Tanıyı kesinleştirmede diğer önemli kural ise MS ile karışabilecek diğer hastalıkların dışlanmasıdır. Bu nedenle beyin ve omuriliğin MR görüntüleme ile değerlendirilmesi önem taşır. Kimi hastalarda kesin tanı için beyin omurilik sıvısının incelenmesi, kan testleri ve elektrofizyolojik çalışmalar da gerekir

Multipl Skleroz Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

MS hastalığını tümüyle durduracak kesin bir tedavi yoktur, ancak çoklu tedavi seçenekleri mevcuttur. Bu tedavilerle hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilmek, atakların sıklığını ve şiddetini azaltabilmek amaçlanmaktadır.MS ataklarının sıklığı ve şiddetine göre ilaç tedavisine karar verilmektedir. Erken dönemde ataklar kontrol altına alınabildiğinde, olası hasar da azaltılabilmektedir. Hastalığın seyrinin kötüleşmesini engelleyecek, olası alevlenmeleri (nüks) yatıştırabilecek ilaçlar kullanılmaktadır. İlaç tedavisi yanında fizik tedavi yöntemleri de hastanın yaşam kalitesini artırabilmektedir. Kronik bir hastalık olan MS’te atakları azaltabilmek için uygulanan egzersiz, zayıf kasların güçlenmesine katkıda bulunmaktadır. MS hastalarının ve ailelerinin doğru bilgilendirilmesi ve moral destek sağlanması, tedavinin etkisini artırabilmektedir. Her hastada farklı seyreden bir hastalık olduğundan, tedavi spesifik semptomlara göre şekillendirilmektedir.

Multipl Skleroz'dan Nasıl Korunulur?

MS ataklarını kontrol etmenin en önemli yolu, atakları önleyici tedavileri düzgün ve düzenli uygulamak:

  • Düzenli olarak doktor kontrolüne gitmek
  • Sağlıklı beslenmek
  • Düzenli egzersiz yapmak
  • Uyku düzeninize dikkat etmek
  • Aşırı yorulmamaya özen göstermek
  • Stresi yönetmeyi öğrenmek
  • Sigara ve alkolden kaçınmak
  • Hekime danışmadan canlı virüs aşısı yaptırmamak gibi bazı şeylere dikkat edilmesi kişinin Multipl Skleroz ataklarından daha iyi korunmasını sağlar.

Multipl Skleroz Hakkında Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?

MS hastalığında genetik yatkınlık etkili olabilmektedir. Bir ebeveynin MS olması veya MS hastası bir kardeşin bulunması, riski artırabilmektedir. Bilim adamları, MS'i geliştirmeye yatkınlığı artıran bazı genler tanımlamıştır.

Genellikle genç yaşlarda görülen MS (Multipl Skleroz) hastalığı, sıklıkla 20-40 yaşları arasında ortaya çıkmaktadır. Ataklarla kendini belli eden hastalık, kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görülebilmektedir.

MS hastalığında, sinir liflerinin çevresindeki miyelinin koruyucu tabakası hasar görmüştür. Hasarın, bağışıklık sistemi saldırısının sonucu olduğu düşünülmektedir. Araştırmalar, bağışıklık sistemi saldırısını başlatan bir virüs veya toksin gibi çevresel bir tetikleyici olabileceği kanısındadır. Bağışıklık sistemi miyeline saldırırken iltihaplanmaya neden olmaktadır. Bu da skar dokusuna veya lezyonlara yol açmaktadır. Enflamasyon ve skar dokusu, beyinle vücudun diğer kısımları arasındaki sinyalleri bozmaktadır.

MS hastalığında dört farklı hastalık seyri tanımlanmıştır:

  • Klinik İzole Sendrom (CIS)
  • Tekrarlayıcı Düzelen MS (RRMS)
  • Birincil İlerleyici MS (PPMS)
  • İkincil İlerleyici MS (SPMS)

MS hastalığının belirtileri çok çeşitlidir. MS’in seyri nedeniyle, söz konusu semptomlar hastadan hastaya farklılık göstermektedir. Multipl Skleroz belirtilerinin şiddeti, atakların sıklığı ve atak görülme aralıkları da hastadan hastaya değişebilmektedir. MS hastalığının en yaygın iki belirtisi, yürümede zorluk ve yorgunluk hissidir.

Yürüme zorluğu, düşme nedeniyle yaralanmalara neden olabilmektedir. MS hastalarında görülen yürüme zorluğu, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilmektedir. Aşağıda bu hastalarda görülen bazı semptomlar verilmiştir:

  • Görme kaybı
  • Çift görme
  • Uyuşukluk
  • İğnelenme
  • Karıncalanma,
  • Güç kaybı
  • Spazm
  • Kas sertliği
  • Kramp
  • Ağrı
  • Güç kaybı vücudun bir tarafındaki kol ve bacakta veya her iki bacakta birden olabilir
  • İdrar kaçırma ve idrar aciliyeti
  • Kabızlık
  • Konuşma bozukluğu
  • Cinsel fonksiyon bozuklukları
  • Denge kaybı
  • Bulantı
  • Yorgunluk
  • Depresyon
  • Kısa süreli hafıza problemleri
  • Yutma zorluğu

Hastalığın iyi seyirde olduğunu gösteren bazı bulgular aşağıdaki gibidir:

  • İlk bulgusu duyusal veya görme ile ilgili olanlar
  • 2 atak arasındaki sürenin uzun olması
  • Hastalığın 25 yaşından önce olması
  • Başlangıçta MR’ da çok az lezyon görülmesi
  • Başlangıçtan 5 yıl sonra etkilenen nörolojik bölümlerin az sayıda olması
  • Geçirilen ataklardan sonra düzelmenin tama yakın olması
  • Başlangıcın sadece tek bölgede olması

Hastalığın kötü seyirde olduğunu gösteren bulgular aşağıda verildiği gibidir:

  • Başlangıçta etkilenen alanların çok olması
  • Başlangıçta MR lezyonlarının çok olması
  • Başlangıçta beynin güç ve denge fonksiyonları ile ilgili bölümlerinin etkilenmiş olması
  • Hastalığın 40 yaşından sonra başlaması
  • 2 atak arasında 1 yıldan daha az bir süre olması
  • Başlangıçta beyin sapı ile ilgili bulguların olması

Multipl Skleroz Kimlerde Görülür?

Öncelikle Multiple Skleroz (MS) ölümcül bir hastalık değildir. Bu konuda yapılmış pek çok çalışma vardır. Bu çalışmalarda ortalama yaşam süresi açısından MS'lilerle sağlıklı bireyler arasında önemli bir fark olmadığı ortaya konmuştur. MS'de bulaşıcılık söz konusu değildir.

Multiple Skleroz (MS) genç insanlarda nörolojik nedenli engelliliklerde birinci sırayı almaktadır. Hastalık genellikle gençlerde, kadınlarda, sosyo-ekonomik düzeyi yüksek toplumlarda, kentlerde yaşayan eğitim düzeyi yüksek kişilerde görülen bir hastalıktır.

MS'li kişilerin, tedavi için aldıkları bazı ilaçların etkisiyle enfeksiyon hastalıklarına karşı direnme güçleri azalır. Bu nedenle hastaların solunum yolları enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları gibi hastalıklara diğer insanlardan daha fazla yakalanma eğilimleri vardır.

MS, bir akıl ya da ruh hastalığı olmayıp, tıbbi olarak tamamen bir sinir sistemi hastalığıdır.

MS kalıtsal bir hastalık değildir. Ailelerinde MS bulunan kişilerin MS'e yakalanma eğilimi az da olsa vardır.

Multipl Skleroz Kansere Yol Açar mı?

Multipl Skleroz (MS) hastalığı, etkisini merkezi sinir sisteminde gösteren ve ataklarla kendini belli eden kronik sinir sistemi hastalığıdır. Kanserle ilişkisine dair net bir veri bulunmamaktadır.

Multipl Skleroz'a Ne İyi Gelir?

Bazı gıdalar bağışıklık sisteminin, sinirlerin ve vücudun diğer bölümlerinin çalışmasını etkileyerek MS hastalarına faydalı olabilir. 

Probiyotikler bağırsak sağlığındaki değişiklikler bağışıklık bozukluklarına katkıda bulunabilir ve araştırmalar bağırsak sağlığının birçok hastalıkta rol oynadığını göstermektedir. Bağırsak florası, bağırsaklarda yaşayan mikroorganizmalardan oluşan ve oldukça karmaşık bir sistemdir. İnsan bağırsak florasında, bu mikroorganizmalar çoğunlukla bakterilerdir. Bakteriler yiyecekleri ve besinleri parçalamaktan sorumludur. Sağlıklı bağırsak florası, gıdalarla bol miktarda lif aldığımızda daha da gelişir.

Bağırsak florasında bozulma, MS dahil birçok bağışıklık bozukluğuna neden olabilmektedir. Bağırsak florası sağlıksız olan her birey bağışıklık sistemini destekleyen gıdaları beslenme alışkanlığına dahil etmelidir. Probiyotikler, bağırsaktaki yararlı bakteri seviyelerini artırabilen ve bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olan gıdalardır. Probiyotik bakteriler gıda takviyelerinde ve çeşitli fermente gıdalarda bulunur. Lactobacillus gibi sağlıklı bakteriler içeren bazı gıdalar şu şekildedir:

  • Yoğurt
  • Kefir
  • Kimchi (bir çeşit Kore yemeği)
  • Lahana turşusu
  • Kombucha veya fermente çay

Prebiyotikler bağırsakları iyi bakterilerle doldurduktan sonra, onları beslemek önemlidir. Probiyotik bakterileri besleyen gıdalara prebiyotik denir ve prebiyotikler lif içerir. Bazı prebiyotik gıdalar şu şekildedir:

  • Enginar
  • Sarımsak
  • Pırasa
  • Kuşkonmaz
  • Soğan
  • Hindiba
  • Lif (Posa)

Lif bağırsak bakterilerini besler ve düzenli bağırsak hareketlerini teşvik eder.

Kolesterolü yönetmeye yardımcı olarak kan basıncını dengeler ve kalbi sağlıklı tutar. Kişiyi daha uzun süre tok tutarak kilo alma riskini azaltır. MS hastalarının, kalp hastalıkları için daha yüksek riski olabilir. Diyet önlemleri bu riskleri azaltmasa da sağlıklı bir diyet genel kalp sağlığına fayda sağlayacaktır.

D vitamini herkes için önemlidir, ancak MS hastaları için özellikle yararlı olabilir. Ulusal Nörolojik Bozukluklar Enstitüsü’ne göre, yüksek D vitamini seviyesine sahip kişilerin MS gelişme şansı daha düşük olduğu görünmektedir. D vitamini kemik sağlığı için de önemlidir. MS hastalarında düşük kemik yoğunluğu ve osteoporoz riski vardır özellikle kolay hareket edemedikleri takdirde bu durumların görülme olasılığı daha yüksektir. Yeterli D vitamini alımı bunu önlemeye yardımcı olabilir. Vücuttaki D vitamininin çoğu güneş ışığı kaynaklıdır, ancak kişi gıdalarla da D vitamini alabilir:

  • Yağlı balık
  • Sığır karaciğeri
  • Yumurta sarısı
  • Kırmızı et
  • Tahıl
  • Süt

Bir çeşit B vitamini olan biotin halk arasında H vitamini olarak da bilinir. En iyi biotin kaynakları:

  • Yumurta
  • Maya
  • Sığır karaciğeri
  • Ay çekirdeği
  • Badem
  • Ispanak
  • Brokoli
  • Tam buğday ekmeği

Araştırmacılar, biotinin MS hastalarına fayda sağlayıp sağlayamayacağını üzerinde tartışıyorlar. Küçük çalışmalardan elde edilen bulgular, günde 100 ila 600 miligram biotinin, MS hastalarına yardımcı olabileceğini göstermektedir.

Çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA’lar) bakımından zengin bir diyetin sağlıklı bir vücudun bağışıklığını desteklemeye ve iltihabı kontrol etmeye yardımcı olduğuna dair kanıtlar vardır.

2017 yılında yayınlanan bir araştırma, düşük PUFA alımının MS riskini artırabileceği sonucuna varmıştır. Çalışmada 170.000’den fazla kadının verileri incelendi. PUFA’ların kalp sağlığından beyin fonksiyonlarına kadar bedensel işlevleri arttırdığı görülmektedir. PUFA içeren gıdalara örnek olarak somon ve uskumru gibi yağlı balıklar ve bazı bitki bazlı yağlar verilebilir.

Birçok bitki kaynaklı gıda, vücudun hücreleri üzerinde antioksidan ve antienflamatuar etkileri olan polifenol adı verilen maddeler içerir. Bu etkiler hücre hasarını önlemeye yardımcı olurken polifenolleri MS hastaları için potansiyel olarak yararlı hale getirir. Polifenol kaynakları şunlardır:

  • Meyve
  • Sebzeler
  • Baharat
  • Bakliyat
  • Meyve
  • Yeşillikler

Antioksidanlar ayrıca çok çeşitli sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilen oksidatif stresi önlemeye yardımcı olabilir. Bazı antioksidanlar – özellikle üzümde bulunan resveratrol – sinir sisteminin korunmasına yardımcı olur.

Enginar

Enginar, özellikle kış aylarında tüketilen, besin kaynakları bakımından zengin bir sebzedir. Akdeniz’de yetişen bu şifalı bitki otantik görünüme sahip olan pembe çiçekler ve yenilen tohumlardan oluşur. Enginarın yenilebilir kısmı, tamamen çiçeklenmeden önceki tomurcuk halidir. Çiçekleri tamamen açtıktan sonra sert ve neredeyse yenmez hale geldiklerinden, zamanlama onları yetiştirirken çok önemlidir.

En lezzetli kısmı tüm yapraklarının ortasında kalan göbek kısmıdır ve genellikle daha pahalıdır. İçinde barındırdığı birbirinden farklı vitamin ve mineral sayesinde insan sağlığı için birden fazla önem taşır. Enginarın taze olarak tüketilmesi tavsiye edilir.

Enginarın, doymuş yağ ve kolesterol oranı düşüktür. Aynı zamanda zengin lif, vitamin ve mineral kaynağıdır. C vitamini, tiamin, folat, riboflavin, niasin, vitamin B-6, B-12, A, E, D ve K vitaminlerini içerir. Ayrıca kalsiyum, magnezyum, demir, sodyum, çinko, potasyum gibi minerallere de sahiptir.

Enginar tüketmek, başta kalp ve damarlar olmak üzere vücudun sağlığını korur; çeşitli kanser türlerini önleyen vitamin, mineral ve antioksidanlara sahiptir. Kadın ve erkekler için oldukça yararı olan enginar, tüketilmesi gereken gıdalar arasında yer alır.

Enginarın faydaları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Kolesterolü dengeler
  • Kan basıncını düzenlemeye yardım eder
  • Karaciğer sağlığı için faydalıdır
  • Sindirim sistemini destekler
  • İrritabl bağırsak sendromu (ibs) semptomlarını hafifletebilir
  • Kan şekerini düşürebilir
  • Kanser riskini düşürebilir
  • Doğum kusurları riskini azaltabilir
  • Bağışıklık sistemini güçlendirebilir

Enginarı tüketebileceğiniz birkaç yemek çeşidi aşağıda listelenmiştir:

  • Zeytinyağlı iç baklalı enginar
  • Kuzu etli enginar
  • Tarhunlu enginar
  • Maş fasulyeli enginar
  • Enginarlı tart
  • Enginarlı karides
  • Zeytinyağlı bebek enginar
  • Enginarlı dana biftek
  • Avokadolu enginar
  • Enginarlı bulgur pilavı
  • Enginarlı ve bezelyeli çorba
  • Fırında sebzeli enginar kalbi
  • İncikli terbiyeli enginar
  • Zeytinyağlı enginar yemeği
  • Deniz börülceli enginar
  • Enginarlı humus 
  • Enginarlı focaccia
  • Çağlalı enginar
  • Enginar cips
  • Enginarlı sandviç

Sarımsak

Sarımsak, geçmiş çağlardan bu yana sağlığa olan faydaları ile bilinen ve gerek sağlığın geliştirilmesi gerekse lezzet amaçlı olarak sıklıkla kullanılan besinlerden bir tanesidir. Halk arasında doğal antibiyotik olarak da adlandırılan sarımsağın sağlık üzerindeki olumlu etkileri saymakla bitmediği gibi her geçen gün yeni bir faydası daha keşfedilmeye devam etmektedir. Antibakteriyel özelliği sayesinde sarımsak, vücudu enfeksiyonlara karşı korur. Özellikle kış aylarında sıklıkla karşılaşılan soğuk algınlığından korunmada ve hastalıkların iyileştirilmesinde sarımsak oldukça etkilidir.

Ülkemizde birçok bölgede kış aylarında soğuk algınlığına bireylerin ilaç içer gibi sarımsak yuttuğu görülür. Bu da sarımsağın geçmişten bugüne hastalıklara karşı koruyucu olarak kabul edildiğinin bir göstergesidir. Kalp ve damar hastalıkları, kanserler ve diyabet gibi pek çok hastalık üzerinde de olumlu etkileri bulunması nedeniyle sarımsak, özel bir hastalığı nedeniyle sarımsak tüketmemesi gereken hastalar haricinde yediden yetmişe tüm bireyler tarafından güvenle tüketilebilen çok değerli bir besindir.

Pek çok hastalığa karşı vücudu korumaya yardımcı doğal besinlerden bir tanesi olan sarımsak; saç ve tırnak sağlığının korunması, kanserden korunma, cinsel sağlığın korunması, kilo kontrolünün sağlanması, kalp ve damar hastalıkları ile diyabet gibi kronik hastalıklara karşı korunma gibi pek çok alanda faydalara sahiptir. Bu faydalarından yararlanmak için pişmiş yemekler içerisinde tercih edilmesinin ve çaylarının tüketilebilmesinin yanı sıra vitamin kaybının önlenebilmesi adına taze olarak da tüketilmesi önerilir. Mucize bir besin olarak da tanımlanabilecek olan sarımsağın sağlık alanında fayda sağladığı alanlardan bazıları şunlardır:

  • Sarımsak tüketimi saç dökülmelerini engellemede olumlu etkilere sahiptir
  • Zehirlenme sırasında sarımsak yutulması önerilir
  • Sarımsağı kolesterolü düşürmede rolü bulunur
  • İdrar söktürücü bir özelliği vardır
  • Kireçlenme problemlerine iyi gelir
  • Bağırsakların daha hızlı ve düzenli çalışmasını sağlar. Bu sayede hazımsızlık problemlerini ortadan kaldırır
  • Kabızlığa iyi gelir
  • Enfeksiyon ve iltihapların iyileşmesinde faydalıdır
  • Kansere karşı koruyuculuğu bulunmaktadır

Sarımsağın sağlık üzerindeki etki göstermesi için çiğ olarak tüketilmesi gerektiğini vurgulanan çalışmalar olmasına rağmen pişirilmiş şeklinin, ekstraktı (özü) veya yağlarının da vücut içerisinde etkili olduğunu gösteren çalışmalarda bulunmaktadır.

Pırasa

Pırasa {Allium porrum), Akdeniz bölgesinde tabii olarak yetişen çok yıllık bir bitkidir. Soğanı çok uzun ve gömlekli olur. Pırasa yazın ürün alınmak için ilkbaharda veya güzün ve kışın ürün alınmak için yazın ekilir.

Pırasanın faydaları:

  • Pırasada iyi bir potasyum kaynağıdır. Potasyum kan basıncının ayarlanmasında sodyum kadar etkilidir. Bu nedenle pırasa tüketmek hipertansiyon riskini azaltır
  • Pırasa içeriğinde hem kalsiyum hem de K vitamini bulunmaktadır. Kemiklerin güçlenmesinde görevi olan kalsiyum ve K vitamini ihtiyacını gidermek için diğer besinlerle birlikte pırasa tüketmek faydalıdır. K vitamini aynı zamanda kanın akışkanlığını da düzenlemektedir
  • Pırasa kalsiyumun yanı sıra içerdiği magnezyum sayesinde kemiklerin ihtiyacı olan minerallerin belli bir kısmını karşılamada rol alır
  • Pırasa içerisinde potasyum, kalsiyum, fosfor, demir, magnezyum, iyi bir diyet lifi, B6 Vitamini, A Vitamini, C vitamini, K Vitamini ve iyi bir folat kaynağı bulundurur. Bu özelliklerinden dolayı bağışıklık sistemi için oldukça önemlidir
  • Pırasanın idrar söktürücü özelliği vardır
  • Pırasa tüketmek, kronik iltihap riskini azaltmada yardımcı olur
  • Vücuda giren enfeksiyonlu hücrelerle antiseptik özelliği sayesinde savaşır
  • Pırasa, yağsız ve kalori bakımından oldukça düşük oldukları için kilo vermek isteyenler için güzel bir seçimdir. Pırasanın içerisindeki yüksek lif sayesinde iştah kesmede oldukça etkilidir. Şişkinliğe iyi gelir
  • Pırasa, vücudu temizler, cildin parlak görünmesini sağlar
  • Pırasa içeriğinde A vitamini barındırmaktadır. A vitamini; görme, büyüme, üreme, embriyo gelişmesi, kan yapımında etkili olurken, vücudun hastalıklara karşı bağışıklık sisteminin oluşumunda da yardımcıdır
  • Pırasa aynı zamanda iyi bir C vitamini kaynağıdır. C vitamini; bağ dokusunda hücrelerin bir arada kalmasını, kolajen üretiminin kolaylaşmasını sağlayarak cilt ve bağ dokusuna esneklik ve güç kazandırır. Aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirerek enfeksiyonlara karşı koruyucu kalkan görevi görür

Pırasa tüketilmeden önce bol su ile yıkamalıdır. Yıkanan pırasa sebzesi ister çiğ ister pişirerek rahatlıkla tüketebilir. Pırasa suyu da en az pırasa kadar faydalıdır ve tüketilebilir. Pırasanın protein değeri düşüktür. Yoğurt ile birlikte pırasa tüketilmesi protein değerini artırabilir. Ancak pırasanın et gibi proteinli, yağlı ama lifsiz besinlerle birlikte tüketilmesi tavsiye edilir. Zengin lif içeriğine sahip olan pırasa posalı besinler listesinde yer alır. Çiğ olarak rahatlıkla tüketilebilir. Çiğ tüketilmesi tokluk hissi yaratacağı için kilo kontrolünde etkilidir. Pırasanın çiğ olarak tüketilmesi kabızlık sorunları için de oldukça faydalıdır.

Kuşkonmaz

Kuşkonmaz, birçok türü bulunan ve geniş kullanım alanıyla her an karşımıza çıkabilen bir bitki türüdür. Kuşkonmaz bitkisi sebze olarak kullanılabilir ve farklı yemeklerde kendine yer bulur. Süs bitkisi olarak da kullanılan kuşkonmaz, ince ve zarif yapraklarıyla yaşam alanlarına estetik bir hava katar. Eski uygarlıklardan beri hayatımızın bir köşesinde kendini gösterir. Dünyada en çok Fransa, İtalya, Çin ve Amerika; Türkiye’de ise Silivri kuşkonmaz yetiştiriciliğinin öne çıktığı yerlerdir.

Kuşkonmaz faydaları:

  • Kuşkonmaz, romatizma ve kemik rahatsızlıkları ile mücadelede en sık önerilen doğal ilaçlar arasındadır
  • Hem lezzetiyle hem de güzelliğiyle birçok kişinin kalbinde yer edinen kuşkonmaz, yüksek oranda potasyum içermesi sayesinde kalp hastalıklarına iyi gelir
  • Mideyi rahatlatmasının yanında sindirim sistemini de güçlendirmesi bakımından hazımsızlığı azaltır
  • Hamilelerin alması gereken besinlerden biri de folattır. Kuşkonmaz, folat değeri bakımından daha sağlıklı bir gebelik dönemi için önemlidir
  • Sağladığı tokluk hissi, kilo vermek isteyenler için kuşkonmazı eşsiz bir seçenek haline getir. Hayalinizdeki vücuda kavuşmanızda en büyük yardımcılarınızdan biri olur
  • Kuşkonmazın kan şekerinin kontrolünde de büyük etkisi vardır
  • Diyabet hastalığı riskini ve etkilerini azaltır

Kuşkonmazın üst kısmındaki sert bölüm sıyrılır ve yumuşak kısım yemeye hazırlanır. Çok fazla pişirilmemesi gereken bitki, çiğ yenebileceği gibi haşlama, kızartma, buharda pişirme gibi birçok yöntemle de sofralarda yer edinir.

0

Yorumlar (0)

Yorum Yapın

0 / 300

Okumaya Devam Edin