Kanser Nedir?
Uluslararası Kanser Savaş Örgütü’ne göre kanser; bir organın fizyolojik gereksinimlerine bağlı olmaksızın hücrelerin aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkan bir büyüme bozukluğudur.
Doku veya organdaki hücrelerin düzensiz bölünüp çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü urlar olarak da tanımlanabilir. Genel anlamda insan vücudunun çeşitli noktalarında hücrelerin düzensiz ve kontrolsüz çoğalması ile oluşan 100'den fazla hastalık grubu kapsayan ortak bir isimdir. Kanser, anormal hücrelerin kontrol dışı çoğalması ile başlar. Kanser hücreleri durmadan bölünerek çoğalmaya devam edebilir. Bağışıklık sistemi normal zamanda anormal hücreleri yok eder ancak kanser hücreleri bağışıklık sisteminden kaçabilirler. Çağımızın en önemli toplumsal sorunlarından biridir, insan hayatını tehdit eden kronik hastalıkların başında gelmektedir.
Kanser, insanı fiziksel, psikolojik, duygusal ve sosyal alanlardan etkileyen kanser, modern hayatın en yaygın ve tehdit edici hastalıklarından biridir. Her geçen gün görülme sıklığı artan kanser teşhis anından itibaren hasta ve yakınlarını fiziksel, psikolojik, ekonomik ve manevi açıdan birçok problemle karşı karşıya getirmektedir. Bedensel sorunların yanında sosyal hayattan izole olunması hastalığın yaratmış olduğu psikolojik etki ağır ruhsal sorunlara da yol açabilmektedir. Bu durum bireyin hastalıkla baş etmesine de etki etmektedir. Teknolojik gelişmeler ile kanser tedavisinde olumlu gelişmeler olmuştur. Tanı ve tedavi sürecinde kullanılan yöntemler hastaların sağ kalma sürelerinin artmasını ve kanserin uzun süren tedavi yöntemleri içeren bir hastalık olarak kendisini göstermesini sağlamıştır. Kanser hücreleri bazen oluştukları dokudan veya organdan, kan ve lenf dolaşımı yollarıyla başka dokulara veya organlara ulaşıp hastalığın vücudun başka bölümlerine de taşınmasına ve yayılmasına neden olur. Bu duruma metastaz adı verilir ve son derece ciddi bir durum teşkil eder.
Kanser tedavisinde amaç hastalığı tamamıyla yok etmekten daha çok, hastalığı yönetilebilir bir hale getirmektir. Kanser, teşhisi konulduğu andan itibaren yaşamın sonuna kadar hasta bireyin birçok değişik zorlu tedavi yöntemiyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır.
Kanser Neden Olur?
Vücudumuzdaki hücreler, sinir hücreleri gibi hücreler hariç, hücrelerin yenilenmesi ve dokuların onarılması amacıyla bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Fakat hücrelerin bu yetenekleri sınırlıdır, sonsuz bölünemezler. Buna apoptosis, yani hücrenin programlı ölümü denir. Bazen buna rağmen süreç doğru yoldan sapar, yeni hücrelere gerek olmadan hücreler bölünmeye devam eder. Bilincini kaybetmiş kanser hücreleri, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar. Bu sürecin başlaması ile birlikte vücutta biriken kütleler tümörü oluşturur. Kanser, hücrelerimizdeki gen değişikliklerinin yani mutasyonların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Kanserli hücreler DNA’daki biriken hasarlardan dolayı oluşur. Bu hasar doğuştan ya da edinsel etkenler (çevresel faktörler, bakteriyel, viral nedenler ve genetik faktörlerin etkisi) ile oluşur. Kanserli hücrelerde hasarlanmış DNA onarılamaz ve kontrolsüz çoğalma başlar.
Kanser insan vücudunda çeşitli evrelerde ilerlerler. Kanserin tedavisinde başarı şansının artması adına birinci evrede tespit edilmesi son derece önemlidir. Çünkü birinci evrede tespit edilebilen kanser hücreleri daha küçük ve henüz vücuda yayılmamıştır. İkinci evrede tespiti yapılan kanser hücrelerinde ise bir büyüme görülebilir ancak vücuda bir yayılma söz konusu değildir. Üçüncü evrede tespiti yapılan kanser hücrelerinde ise hem büyüme daha da artmıştır hem de vücut içerisinde yayılıp organlara sıçrama yapmıştır.
Kansere Neden Olan Faktörler Nelerdir?
Kanserin sebebi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak bazı faktörler var ki çoğunda uzun süre maruziyet sonrası kanser görülme oranı fazladır. Bu faktörler direkt kansere sebep olmaz, ancak kanser olma riskinin ciddi derecede artırabilir. Kansere en çok neden olan faktörler aşağıda listelenmiştir:
- Yaş
- Cinsiyet
- Hormonlar
- Sigara
- Alkol
- Bazı virüsler
- Kalıtım
- Irk
- Toplumsal nedenler (İşsizlik, stres, anksiyete, ruhsal gerilim)
- Radyoaktif Etkenler (X ışınları, mor ötesi ışınlar)
- Kanserojen olarak anılan bazı kimyasallara maruz kalma
- Kötü beslenme alışkanlıkları gibi beslenme faktörleri
- Bağışıklıkla ilgili etkenler (İç salgı gibi)
- Yoğun güneş ışınına maruz kalma
- Hava kirliliği
- Pestisitler (tarım ilaçları kalıntıları)
Kanser Belirtileri Nelerdir?
Kanser, her vücutta farklı birtakım belirtiler ortaya çıkarır. Bu belirtiler her zaman kanser olduğunuz anlamına gelmez fakat bu belirtilerin görülmesi halinde doktor tarafından değerlendirmeye alınmalıdır. Özellikle ileri aşamalara kadar herhangi bir belirti göstermeksizin ilerleyen kanser çok daha tehlikeli olabilmektedir. Sık görülen kanser belirtileri aşağıda listelenmiştir:
- Açıklanamayan kilo kaybı
- Yüksek ateş
- Kalıcı, şiddetli yorgunluk
- Güçlü ağrılar
- Meme, koltukaltı veya vücudun başka bölümlerinde hissedilen sert ve hareketsiz şişkinlik ve kitleler
- Cilt değişiklikleri
- Kanama
- Yutma güçlüğü
- Ağız sorunları
- Öksürük ve horlama
- Mide yanması veya sindirim bozukluğu
- Dışkıda kan bulunması ve uzun süren dışkılama problemleri
- İdrarda kan bulunması ve idrar sıklığının değişmesi
- Ben ve siğillerdeki değişiklikler
- Nefes darlığı
Kanser Türleri Nelerdir?
Kanser tek bir hastalık değildir, birçok hastalığın oluşturduğu bir hastalık grubudur. 150'ye yakın kanser türü vardır ve bunların alt türleri de hesaba katılırsa bu sayı 1000’i geçebilir. En sık görülen kanser türleri aşağıda listelenmiştir:
- Akciğer kanseri
- Beyin tümörü
- Karaciğer kanseri
- Böbrek kanseri
- Mide kanseri
- Pankreas kanseri
- Kolorektal (kalın bağırsak) kanser
- Tiroid kanseri
- Özofagus (yemek borusu) kanseri
- Larinks (gırtlak) kanseri
- Melanom (cilt kanseri)
- Osteosarkom (kemik kanseri)
- Prostat kanseri
- Meme kanseri
- Rahim kanseri
- Serviks (rahim ağzı) kanseri
- Mesane kanseri
- Yumurtalık (over) kanseri
- Testis kanseri
Türk Kanser Derneği, kanser türlerini 5 kategoride toplamaktadır:
- Karsonima: İç organları kapsayan ve çevreleyen dokularda veya deride başlayan kanserlerdir.
- Sarkoma: Kanserin kemik, kıkırdak, yağ, kas, kan damarları gibi dokularda başlamasıdır.
- Lenfoma ve Miyelom: Bağışıklık sistemi hücrelerinde başlayan kanserdir.
- Merkezi Sinir Sistemi Kanserleri: Beyin ve omurilik dokularında başlayan kanserdir.
- Lösemi: Kemik iliği gibi kan yapan dokularda başlar.
Kanser Nasıl Teşhis Edilir?
Kanser belirtileri varsa doktora gidilmelidir. Kanser tanısı ancak hastanın bir doktora başvurması ile konulabilir. Erken tanı kanserin kötü etkilerini, en kötüsü olan ölüm oranını azaltmaktadır. Doktor, hastanın şikâyetlerine göre ve şüphelendiği kanser türüne göre muayeneler yapar ve çeşitli tetkikler isteyebilir.
Anamnez (hikâye): Kişinin hangi şikâyetlerinin olduğu, ne zaman başladığı, ne kadar sürdüğü şeklindeki araştırma tanı koymanın ilk basamağıdır.
Fiziksel Muayene: Fizik muayenenin geniş kapsamlı ve dikkatli yapılması kanser tanısını koymada temel basamaklardan biridir.
Laboratuvar İncelemeleri: Kanserden şüphelenildiğinde türüne uygun olarak kan sayımı yapılabilir. Hastanın kan değerlerinin hastalıktan etkilenip etkilenmediğini gösterir. Enzim, elektrolit, mineral, hormon, antikor gibi değerlerin düzeyleri ölçülür. Miktarlarındaki artış ya da azalış anlamlı olabilir
Röntgen İncelemeleri: Bedenin belirli kısımlarını görüntüleyerek film üzerine yansıtır. Memedeki şüpheli kitlelerin gösterilmesinde özel tanı yöntemi olarak mamografi kullanılmaktadır
Radyoizotop Taramaları: Karaciğer, dalak, tiroid, beyin, kemik sintigrafileri sık kullanılan yardımcı tanı yöntemleridir.
Skopi: Bu yöntemle yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, solunum yolları, mesane ve kadın üreme organları incelenebilir.
Ultrasonografi: Zararsız ve güvenilir olması nedeniyle en sık kullanılan tanı yöntemlerindendir.
Bilgisayarlı Tomografi: Odak bölgenin enine kesitlerini alarak görülmesini sağlayan radyolojik bir incelemedir. Diğer röntgen filmlerinden daha kesin olarak, tümörün yeri, büyüklüğü ve şekli konusunda bilgi verir.
Manyetik Rezonans (MR): Hastaya zarar vermeyen radyasyonun kullanılmadığı en iyi görüntüleme yöntemidir.
Doku İncelemeleri: Dokulardan materyal alınarak incelenmesidir.
-Sitoloji: Kazıma, fırçalama, ince iğne ile değişik organlardan dökülen hücrelerin mikroskop altında incelenmesidir.
-Biyopsi ve Histopatoloji: Kanser tanısı histopatolojik inceleme ile yapılır. Şüphelenilen dokudan mutlaka biyopsi alınır. Biyopsi kesin tanı konulmasında, kanserin hangi evrede olduğunun tespitinde, yayılımın büyüklüğünün belirlenmesinde önemlidir.
Kanser En Çok Kimlerde Görülür?
50 yaşın üstündeki kişilerde kanser görülme riski daha yüksektir. İstatistiksel olarak kanser hastalarının yüzde 60'ı 65 yaş ve üzerindeki kişilerden oluşuyor. 18-39 yaş arası kanserler, tüm yeni kanser vakalarının yaklaşık yüzde 5’ini oluşturuyor.
Son kanser istatistiklerine göre, Türkiye'de yeni tanı konulan vakaların üçte ikisinin erkeklerde, üçte birinin kadınlarda görüldüğünü bildirdi. Yani bu istatistiklere göre erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır. Kanser türü olarak cinsiyetlerde; erkeklerde akciğer kanser, kadınlarda meme kanseri birinci sırada olarak biliniyor.
Bazı ırklarda belli tip kanserler daha sık görülmektedir. Mesela Amerikalı zencilerde prostat kanseri daha sık görülür. Sarışınlarda cilt kanseri daha sık görülmektedir.
Kanser Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Kanserde kullanılan bütün tedavi yaklaşımlarının asıl amacı hastanın kanserli hücrelerden tamamen kurtulması olmasına karşın çok az hastada bu mümkündür. Bu yüzden hastaların sağ kalımlarının ve yaşam kalitelerinin uzatılması da amaçlanabilmektedir. Günümüzde en yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleri ise cerrahi, radyoterapi ve kemoterapidir. Hastalıkların bazıları cerrahi tedavi ve radyoterapi gibi lokal tedavilerle yönetilirken genellikle yaygınlaşmış tümörü olan hastalarda kemoterapi uygulanmaktadır. Bu tedavi yöntemlerinin yanında ağrı tedavisi kanserli hastaların bakımında birinci sıralarda yer almaktadır.
Kanserin tedavisinin başında en eski ve en çok tercih gören cerrahi yöntemler gelmekle birlikte kanserli doku ve yayılma olasılığının yüksek olduğu komşu bölgeler çıkarılır. Tek başına kanserin lokalize olduğu hastalarda iyileştirici olabilir. Ancak bazı durumlarda daha iyi sonuç alabilmek için diğer tedavi yöntemleri ile birlikte kullanılması gerekmektedir. Cerrahi yöntemlere rağmen sonuç elde edilemediği durumlarda veya cerrahi yöntemin mümkün olmadığı durumlarda ise kemoterapi ve radyoterapi kullanılan bir diğer tedavi yöntemleridir.
Kanser tedavisinde yaygın olarak kullanılan kemoterapi yönteminde kanser hücresinin çoğalmasını önleyen ve sitotoksik etkisiyle bu hücreleri yok eden ilaçlarla yapılan bir tedavi şeklidir. Gerekli durumlarda radyoterapi ve cerrahi yöntemlerle birlikte de uygulanabilmektedir
Bir diğer tedavi yöntemi olan radyoterapi ise en yalın tanımıyla ışın kullanılarak kanserli hücrelerin yok edilmesi yöntemidir. Doğal radyoaktif kaynaklar ile çalışan cihazları kullanarak belirli bir organda yerleşmiş kanser hücrelerini yok etmektir. Radyoterapi yöntemindeki amaç ise kanserin çevresindeki sağlıklı dokulara zarar vermeden doğruluğu ölçülmüş radyasyon dozunu belirleyip bu sayede kanserli hücrelerin bölünmesini veyahut çoğalmalarını sürekli şekilde durdurmak ayrıca kanser hastasının sağ kalım süresini ve yaşam kalitesini artırmaktır. Özel bir oda içerisinde hastanın ayakta ve uyanık olduğu bir ortam içerisinde uygulanan bu tedavi yöntemi hastalığın türüne ve uygulamanın içeriğine göre bireyde farklı yan etkilerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Kanserli hastaların yaklaşık %60’ı hastalığın bir aşamasında radyoterapi alır.
Kanserli Hücreler İle Normal Hücreler Arasındaki Farklılıklar Nelerdir?
Kanserli hücreler ile normal hücreler arasında birçok farklılık vardır.
Yeterli hücre mevcut olduğunda normal hücreler büyümeyi durdurur. Örneğin,
Ancak yeterli hücre mevcut olduğunda dahi kanser hücreleri büyümeyi durdurmaz. Bu sürekli büyüme kanserli hücrelerin bir küme oluşmasıyla sonuçlanır.
Kanser hücreleri, normal hücreler gibi diğer hücrelerle etkileşime girmez. Normal hücreler, yakındaki diğer hücrelerden gönderilen sinyallere yanıt verir. Normal hücreler bu sinyaller sonrasında bölünmeyi durdururlar. Kanser hücreleri bu sinyallere yanıt vermez ve bölünmeye devam ederler.
Normal hücreler, hasar gördüklerinde veya yaşlandıklarında ya onarılır ya da yıkıma uğrarlar. Kanser hücreleri ya onarılmaz ya da yıkıma uğramazlar.
Normal hücreler, diğer hücreler ile aralarında birbirine yapışmalarını sağlayan maddeler salgılarlar ve böylece vücutta ait oldukları bölgede kalırlar. Kanser hücreleri bu maddeleri üretemez ve kan dolaşımı veya lenf kanalları sistemi yoluyla vücudun başka bölgelerine ulaşabilir, metastaz yapabilirler. Yeni bir bölgeye ulaştıklarında tekrar büyümeye başlarlar.
Mikroskop altında normal hücreler ve kanser hücreleri oldukça farklı görünebilir. Kanser hücreleri genellikle normal hücrelerden çok daha büyük ve küçük ve şekilsiz olabilirler. Kanser hücrelerinin çekirdeğinde de anormal bir görünüm izlenebilir. Çekirdek, normal hücrelerden hem daha büyük hem de daha koyu görünür.
Normal hücreler olgunlaşır. Kanser hücreleri, hızla büyüdükleri ve hücreler tam olgunlaşmadan bölündükleri için olgunlaşmamış halde kalırlar.
Normal hücreler hasar gördüğünde, bağışıklık sistemi onları tanımlar ve uzaklaştırır. Kanser hücreleri, ya tespitten kaçarak ya da olay yerine gelen bağışıklık hücrelerini etkisiz hale getiren kimyasallar salgılayarak bağışıklık sistemine yakalanmayabilir.
Normal hücreler, gerçekleştirmeleri gereken işlevi yerine getirirken kanser hücreleri işlevsel olmayabilir. Mesela hormon üreten bir hücre kanserli ise hormon üretmeyebilir.
Kansere Neden Olan Besinler Nelerdir?
Bazı besinler içerdikleri besin değerleri ile veya içerisine eklenen katkı maddelerinden dolayı kanserojen içerebilirler ve kansere yakalanma riskini artırabilirler. Kansere neden olan besinler aşağıda listelenmiştir:
- İşlenmiş beyaz un ve işlenmiş gıdalar
- Rafine şeker (Mısır şurubu, beyaz şeker gibi)
- İşlenmiş et (Salam, sosis, jambon)
- Hazır cipsler
- Alkol
- Gazlı ve karbonlu içecekler
- Hidrojene yağlar
- Tütün ve tütün ürünleri
İşlenmiş Gıdalar
Aşırı işlenmiş gıdalar arasında hazır çorbalar, soslar, dondurulmuş pizzalar, hazır yemekler ve sosisli sandviçler, sosisler, patates kızartması, gazlı içecekler, hazır kurabiyeler, kekler, şekerler, çörekler ve dondurma gibi yiyecekler yer alıyor. Pratik ve lezzetli olduğu için çok sık tüketilen işlenmiş gıdalar kansere yol açıyor.
Şeker ve doymuş veya trans yağ oranı yüksek gıdalar gibi besin değeri düşük gıdalarla işlenmiş gıdaların, insan sağlığı açısından ciddi riskleri beraberinde getirdiği görüldü. İşlenmiş gıda tüketimi nedeniyle oluşan kalın bağırsak kanserinin görüldüğü ortaya çıktı. Bazı işlenmiş gıdaların artan özofagus kanseri riski ile ilişkili olabileceği sonucu da mevcut.
Aşırı miktarda yağ ve karbonhidrat içeren paketli gıdalar ve fast food tarzı beslenme ile tüketilen işlenmiş gıdalar obeziteye yol açar. Obezite ise kanserin en önemli risk faktörlerinden biridir. İşlenmiş gıdalar genellikle kronik inflamasyona ve kanser de dâhil olmak üzere ilişkili hastalıklara neden olur. Uzun süreli kronik inflamasyon ise vücudun sağlıklı dokularına zarar verebilir, bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve kanser gibi hayatı tehdit eden hastalıklara yol açabilir.
Araştırmalar, aşırı işlenmiş gıdaların yeme miktarı yüzde 10 artarsa, bulunan kanser oranının yüzde 12 oranında arttığını ortaya koymaktadır. İşlenmiş gıdaları sıklıkla tüketen 10 bin kişide ortalama her yıl 79 kanser vakası görüldüğüne dair çalışmalar mevcuttur.
Ultra işlenmiş gıdalar, dokuyu, stabiliteyi ve raf ömrünü iyileştirmek için yapılan bir işlem olan hidrojenasyon yoluyla oluşan trans yağlar içerebilir. Trans yağlar, kötü kolesterol (LDL) seviyelerini yükseltebilir ve iyi kolesterol (HDL) seviyelerini düşürebilir, böylece kanser riskini artırabilir.
Rafine Şeker
Kek, kurabiye ve şekerli içecekler gibi rafine şeker eklenmiş bu gıdaların, hiçbir besin değerine sahip olmadıkları gibi aşırı tüketmek kanser riskini artırıyor. En büyük tehlike ise yüksek fruktozlu mısır şuruplarında. Bazı esmer şekerlerde bile tat ve renk için eklenen maddeler kanser hücresi gelişiminin baş sebebi olabiliyor.
Kanserli hücrelerin hızlı büyüyüp çoğaldıkları için normal hücrelerden daha fazla glikoz kullanırlar. Bu nedenle şekerin kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırabileceği düşünülünce bu şekerler kullanırken dikkatli olunmalı. Yani rafine şeker kanser hücresini besleyip büyümesine neden olabilir. Yine de şekerden tamamen kaçınmak gerekli olmasa da toz şeker, kesme şeker gibi eklenen şekerleri sınırlanmalı ve besin açısından yoğun, yüksek lifli karbonhidratları tüketmek en doğrusudur.
İşlenmiş Et
İşlenmiş etler genel olarak; hamburger, sosisli sandviç, sosis gibi yiyecekleri içerir. Genel olarak her gün yenilen bu etlerin, kanser riskini yüzde 22'ye kadar arttırdığı çalışmalarda gösterilmiştir. Bu etlerin çoğu aşırı tuz ve kimyasal barındırıyor, nitrit ve nitrat içeriyor. Özellikle ürünlerin korunabilmesi için eklenen bu kimyasallar solunum yollarında iltihaplanmaya yol açıp akciğer kanserini tetikliyor. Yapılan bir çalışma ile de işlenmiş et ürünleri, kadınlarda kolorektal kanser riskinin artması ile ilişkili bulundu. 800 araştırmayı inceleyen Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, işlenmiş etin "kesin", kırmızı etin ise "muhtemelen" kansere yol açtığını kaydetti. İşlenmiş etler ayrıca kötü kolesterol olan LDL düzeylerini artırabilen ve böylece kanser de dâhil olmak üzere birçok hastalığa yakalanma riskini artıran yüksek düzeyde doymuş yağ içerir.
Alkol
Sarhoş olmasına neden olmayacak kadar az miktardaki alkol tüketimi bile kanser riskini artırabilir. Ne kadar çok alkol tüketilirse, kanser ve diğer hastalıklara yakalanma riski o kadar artar. Alkolle ilgili kanser riski yoğun ve uzun süreli kullanımda belirgin bir şekilde artmakla birlikte, az kullanım bile bir kanser risk faktörü olabilmektedir.
Alkol yaşam tarzı ilişkili karsinojenlerden biridir. Her türlü alkol kansere yakalanma riskini arttırmaktadır. Şarap, bira ya da alkollü içeceklerden hangisi olursa olsun alkolün kendisi zarara yol açmaktadır. Sigara ve alkol kullanan kişiler belirli kanserlere yakalanma risklerini arttırırlar, çünkü tütün ve alkol vücuttaki hücrelere birlikte zarar verir. Alkolün kansere yol açmasının nedenleri tam olarak bilinmiyor. Bir teoriye göre, alkol insan DNA'sına zarar vererek hasarlı mutasyonlara neden olabilir. Alkol alan herkeste kanser oluşmaz. Ancak yapılan çalışmalar gösteriyor ki bazı kanser türlerinin alkol alan kişilerde kullanmayanlara göre daha yaygın olduğunu biliniyor. Alkol özellikle ağız kanseri, farinks kanseri (gırtlak), özofagus kanseri (yemek borusu), larenks kanseri (gırtlak), meme kanseri, bağırsak kanseri, karaciğer kanseri riskini artırır.
Yorumlar (0)
Yorum Yapın